Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Washington Diplomats'a geçtiğimde her deplasman maçından önce engelli çocuklarla antrenman yapmam gerekeceği söylenmişti. Başta çok zor geldi. Birkaç ay sonra hiçbir işe yaramadığı için bırakmak istediğimi söyledim. Topu, vurmalarını istediğim yönün tersine atıp duruyordu çocuklar. Organizatörlere bunu söylediğimde antrenmanlarımızdan birinde çektikleri videoyu seyretmemi rica ettiler. Topun nereye gittiğini boş vermemi, çocuğun, annesinin, babasının gözlerine bakmamı ve sadece topa vurduklarında, daha önce yapamadıkları bir şeyi başardıklarında çocukların, ailelerin duyduğu mutluluğu görmemi söylediler. Çocukların futbolda azıcık ilerlemeleri bile çok uzun süre alacaktı elbette ama mesele o değildi. Mesele topa vurabilmeleri ve koordinasyonlarını geliştirebilmeleriydi. Bir de şöyle dedi organizatörler: "Bir dahaki gelişinizde karşınızda bambaşka bir çocuk bulacaksınız. Topa ayakla sadece dokunabilmenin verdiği mutluluğu göreceksiniz." Bu açıklamalar açtı gözlerimi. Yarattığım, verdiğim mutluluğu fark ettim aniden. Antrenmanlardan zevk almaya, her şeyi başka türlü görmeye ve üzerine, farklı düşünmeye başladım. Yaptıklarımdan sıkılmak yerine artık muazzam tatmin duyuyordum. Esasında çok küçük şeyler yaptığımı görüyordum ama büyük şeyler zaten oluyordu. Mesela komşularımızdan birinin oğlu Down Sendromu'ndan mustaripti. Bir gün aniden elinde topla bahçemize geldi. Şut atmayı, kafa vurmayı, azıcık şunu, azıcık bunu öğrettim. Bir iki ay böyle sürdü. Derken günün birinde, bir seyahat dönüşünde oğlanı diğer çocuklarla sokakta top oynarken gördüm. Beni görünce koşup kollarıma atıldı; öpüştük. Diğer çocuklarla oynayabildiği için öyle mutluydu ki... Daha doğrusu, diğer çocuklar aralarına almaya karar verdikleri için...
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.