Müthiş . Kesinlikle faydalı bir kitap.
Bir bölümü şöyle,
Bu yazıyı siz okumayın. Ona okutun. Ona ... Canı sıkılmayana. Ne olup bittiğinden haberi olmayana ... "Ama ahi adamlar yapıyor be!" diyene okutun. "Ahi sen de paranoya yapıyorsun be!" diyene okutun. Siz, "Ne olacak bu işlerin sonu?" derken sizin kederinize, endişenize karşı gülene okutun. "Ahi onlar da hükumete karşı gelmeselerdi," diyene okutun. Umursamayana okutun bu yazıyı. Yoksa biz kendi aramızda konuşmuşuz ne yazar! Sorun onlara ... 2005'te terör suçu gerekçesiyle tutuklanan insan sayısı 273 iken ne oldu da bu sayı 2010'da 12.897'ye çıku. Bu ülkede aniden hudayınabit gibi terörist mi yetişmeye başladı? Sorun onlara ... Dünyada terör gerekçesiyle tutuklu bulunan insan sayısı toplam 35.1 17. Türkiye'de aynı gerekçeyle tutuklu olan insan sayısı 12.897! Yani bu memleket dünyadaki toplam "teröristin" üçte birini banndıracak kadar mı çıldırmış? Sorun onlara ... Bunda hiç mi bir çapanoğlu olamaz? Eğer bir ülke tutuklu gazeteci sayısında dünya lideri olmuşsa, Rusya ve Çin'i bile geçmişse, sorun bakalım, korku sırasının onlara da gelmeyeceğinden nasıl bu kadar emin oluyorlar?
Gözaltında azami sürat Sorun onlara... Tutuklu gazetecilerin dünkü duruşması sürerken aynı anda neden onlarca avukatı birden gözaltına aldılar? Tutuklu gazetecilerin davasına giren avukatlar duruşmanın yansında çıkıp arama yapılan evlere gitmek zorunda kaldılar. Onlar oraya giderken İzmit'te 17 Öğrenci Kolektifi ve Halkevi tutuklaması oldu. Aynı esnada İzmir Belediyesi'ne baskın düzenlenip gözaltılar yapıldı. Yani yakalanan adama sahip çıkacak kadar sayıda adam kalmayacak dışanda. Sorun onlara ... Nedir bu öfke? Memleketin yarısını içeri alıp, diğer yarısıyla ne yapacaklar sorun! Tutuklu gazetecilerin duruşması için dün sabah yola çıkarken, sizin de iyi bildiğiniz bir gazeteci arkadaşıma, "Gelmiyor musun?" diye sordum. Hiç duraklamadan şöyle dedi: "Ben gelmiyorum arkadaş. Korkuyorum." İnsanlann endişesini dile getirmek için gittiği yerde fotoğraflanmaktan korktuğu bir ülkede nasıl yaşamayı düşünüyorlar sorun. Herkesin saklandığı, herkesin kaçtığı, yıldınldığı bir ülkede kiminle konuşacaklarmış, sorun. Nasıl güleceklermiş? Kiminle yiyip içeceklermiş. Hapse atılan meslektaşlannın koltuklannda rahat oturabilecekler miymiş? "Van'da çocuklar soğuktan ölüyor" deyince bile insanlann üzerine yüründüğü bir ülkede, sorun bakalım biliyorlar mı, kimi seveceklermiş? Aynaya nasıl bakacaklarmış? Sorun onlara, on yıl sonra çocuklarına, "Ben hapse atılan gazetecilerin yerine oturdum, gazetecilik yaptım" nasıl diyeceklermiş? Radikal gazetesine sorun. Ahmet Şık, haberleriyle o gazeteyi gazete yaptı. Aksini düşünen varsa, yüzüm burada, gelsin söylesin. Nerede meslektaşları? Radikal isminin üzerine oturanlar neredeydi dün duruşma esnasında! Milliyet'in genel yayın yönetmeni neredeydi? Niye o kadar az insan vardı? Korkuyorlardı. Benim de ödüm kopuyor, doğruya doğru.
Keyfiniz yerinde mi? Şimdi sorun onlara, biz bu kadar korkmuşken nasıl keyfini çıkaracaklar "güçhi" tarafta olmanın? Ağzını kapaup, kollarını, ayaklarını bağlayıp dövdüğün adamla övünür müsün? Var mı bu delikanlılıkta? Çağlayan Adliyesi önünden ayrılıyordum dün. Elime bir basın bildirisi tutuşturuldu. Onur Yaser Can. Mimar, ressam, dalgıçmış. 1982 doğumluymuş. ODTÜ mezunuymuş. Esrar satın alınırken yakalanıp gözaltına alınmış, Öyle fena işkence etmişler ki psikolojisi bozulmuş. Sonunda adaletsizliğe dayanamayıp kendini öldürmüş. öylece yani. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Sorun onlara! Bir gün dandik bir sebepten gözaltına düşüp işkence ile kafayı yedirtilip sonra da intihara bırakılmaktan hiç mi korkmuyorlar? Sorun onlara, bu kadar korkuyla yaşanır mı? Bu kadar korku varken hiçbir şey yokmuş gibi yapılır mı? Ben de korkuyorum. Ama hiçbir şey yokmuş gibi yapmak da gücüme gidiyor. Sorun onlara hiç mi güçlerine gitmiyor. Sizin gibi bir insanın hiç yoktan korku uydurduğuna nasıl kendilerini bu kadar iyi inandırabiliyorlar? Sorun onlara.