Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sevdiğim bir hikâye vardır: Şeyhin biri müridiyle giderken bir köyün yanından geçmişler. Şeyh demiş ki: “Evladım. Ben şu incir ağacının altında biraz nefesleneyim, sen de al şu testiyi, git köyün çeşmesinden dolduruver bir zahmet." Mürid gitmiş çeşmeye. Bir de ne görsün çeşmenin yanında dünya güzeli bir kız testisini dolduruyor. Takılmış peşine. Yolda aşkını ilan edivermiş. Kız da ondan hoşlanmış ve “Babamdan iste beni" demiş. Delikanlı da gidip babasından Allahın emriyle, Peygamberin kavliyle kızı istemiş. Adamın gözü delikanlıyı tutmuş, “verdim gitti" demiş. Derken çocukları olmuş, aradan yıllar geçmiş, çocuklar büyümüş, hatta en son gelip babalarına demişler ki: 'Baba bize destur ver de gidip rızkımızı arayalım' Çocuklar gitmişler, derken bizimki iyice yaşlanmış. Bu sırada kayınpederi vefat etmiş, çok geçmeden hanımını da kaybetmiş ve öylece yalnız, tek başına kalmış. Birdenbire incir ağacının altında unuttuğu Şeyhini hatırlayıp “Eyvah!" demiş, “Ben ne yaptım?" Hemen koşup bir testi almış ve çeşmeye gidip testiyi doldurduktan sonra koşa koşa incir ağacının yanına gitmiş. Bir bakmış ki Şeyh hâlâ ağacın altında ayaklarını uzatmış oturmakta. Şeyh tebessüm ederek şöyle demiş bizim delikanlıya: Evladım, nerede kaldın? Az kalsın ben de gidecektim! Kıssadan hisse, hepimizin unuttuğu birşeyler vardır bunca vaveyla içinde. Unuttuğumuz aslında kendimizdir, kendimizi unuturuz bu acımasız hayatın vaveylası içinde. Dış dünyadaki gaileleri bahane ederek aslında hep kendimizden kaçarız ve ceza olarak da sonunda kendimizi kaybederiz. Bütün mücadelemiz kendimizi aramaktır, kendimizi aramakladır. Kendini bulanlar, kendini bilenler, kendine kavuşanlar ne yazık ki azınlıktadır.
··
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.