Bir Stephen King hayranı olarak Kara Kule serisine bu kadar geç adım atmış olmam büyük bir pişmanlığımdır. Toplamda 7 kitap ve binlerce sayfa süren bu maceranın ilk adımını ancak şimdi atabildim. King o kadar usta bir yazar ki ele aldığı konuya göre kendine üslup belirleyebiliyor. Öykünün zamanını ve karakteristik özelliklerini her şeyden önce kullandığı üslupla bizlere anlatıyor. Ve serinin ilk kitabında göreceğimiz olay klasik bir kovalamacadan ibaret olsa da, bu muhteşem üslup ve karakter/mekan ilişkisinin başarıyla kurulması sayesinde elinizden bırakamayacağınız bir maceraya dönüşüyor. "Silahşor" serinin diğer kitaplarına kıyasla kısa bir eser. King'in bu seçimi bana gayet mantıklı geldi. Sonuçta uzun soluklu bir hikayeye yapılacak bir girişi uzun tutmaya gerek yok. Zaten git gide karmaşıklaşacağı belli olan hikayeyi baştan yokuşlu yola sürüp okurun kafasını çorba etmeye de gerek yok. King bunu öngörecek kadar profesyonel bir yazar, bu yüzden elinizde tuttuğunuz bu kitap tam yerinde olmuş diyebileceğimiz bir giriş niteliğinde. Kitap boyunca ana karakterimizi bölüm bölüm tanımamız ve başından geçecek olan maceraların nasıl niteliklere sahip olacağı hakkında bize yeterli dozda bilgi akışı sağlanıyor. Yeterli diyorum çünkü; Kara Kule serisinin olayı zaten gizem üzerine kurulu olması. Silahşor hakkında ne kadar çok şey bilirseniz maceradan alacağınız tat o kadar kaçacaktır bana sorarsanız. Aynı şey Siyahlı Adam için de geçerli. Bazı şeylerin gizemli kalması, olay örgüsünün bizi serinin finaline sürüklemesi için gereklidir. Stephen King'in üzerinde yıllarca uğraştığı ve detaylandırdığı Kara Kule evrenine adım atarken kuşku duymamamız için bizi cesaretlendiren bir kitap "Silahşor". Kitabı okurken bu evrene adım atmanıza gerek kalmıyor, zaten birdenbire içinde buluyorsunuz kendinizi.

SilahşorStephen King · Altın Kitaplar · 20172,525 okunma

·

4 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Berkecan