Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

116 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Sitemizin değerli okurlarından https://1000kitap.com/Nesrinay hanımefendinin #25923319 incelemesi vesilesiyle tanıdığım ve kısa sürede önce kitaplığıma sonra da zihnime kazandırdığım bu eser, bir 'gezgin' olarak, okuma yolculuğumun önemli duraklarından biri oldu. Zaten kendisi de bir inceleme olarak kaleme alınmış bu kitabın hakkını vererek incelenmesi çok kolay değil. Kitapta ele alınan konuların her biri, üzerinde uzun uzadıya yazmayı, konuşmayı, tartışmayı hak edecek kadar derin ve detaylı konular. Bu yüzden ben de 'scroll çatlatan' bir incelemeden kaçmak ve sizi de yarı yolda kaçırmamak için azami bir gayret göstereceğim:) Yine de olur da lafı uzatırsam, şimdiden affınıza sığınıyorum... Üç ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümü, 'Bir gezgin olarak okur, dünyayı tanıma olarak okuma' adını taşıyor. Adından da anlaşılacağı üzerine yazar burada dünyayı, okumamız gereken bir kitap olarak olarak ele alıyor. Bu durumda biz okurlar da bu dünyayı okuyarak gezen gezginler oluyoruz. Manguel'e göre bu okuma, kurgu, matematik, haritacılık, biyoloji, jeoloji ve nice yollarla türlü biçimlerde yapılabilir, ama temel varsayım aynı kalır; evren belirli yasalarla yönetilen tutarlı bir işaretler sistemidir ve o işaretler, bizim kavrama yetimizin ötesinde bir anlam taşırlar. O anlamın içine bakabilmek için bizim de dünyanın kitabını okumaya çalışmamız gerekir. Bu metafor, eski kutsal metinler, Gılgamış Destanı ve Dante'nin İlahi Komedyası üzerinden detaylandırılıyor. Yine yazarın bakış açısıyla kitapların sayfalarında yol alan gezgin, bir süre sonra bazen ne geçtiği yerlere ne de oranın sakinlerine aldırmadan, deyim yerindeyse, bir sığınaktan diğerine ilerlemeye başlar ve böylece gezginin okuma eylemi dünyanın içinde yaşamak yerine ondan kaçındığı bir mekânla sınırlı kalır. İşte bu noktada, kitabın ikinci bölümüne yani günümüzde de sıkça kullandığımız 'Fildişi Kule' metaforuna bir geçiş yapıyoruz. Kule metaforu, basit bir anlatımla ifade edersek, başlangıçta bir yazarın veya bir okurun iç dünyasını beslemek adına yalnız kalma ihtiyacını karşılayan; derin okuma ve derin düşünme eylemini gerçekleştirebileceği bir sığınak, veya 'kendine ait bir oda' olarak anlaşılmakta. Montaigne bu ihtiyacı 'Evinde kendisiyle başbaşa kalabildiği, kendi kendisine gözlerden uzak saygı sunduğu ve saklandığı hiçbir yeri olmayan adam (bence) sefildir!' sözüyle açıklıyor. Ancak yazarın 'melankoli' olarak ifade ettiği bu durum, bu derin düşünme eylemi, her ne kadar yaratıcılık hali olsa da atalet (eylemsizlik) boşluğuna düşmeden sürdürülmesi kolay bir şey değil. Böyle anlarda kule besleyici gücünü kaybederek ruh ve akıl enerjisini tüketen bir yere dönüşebiliyor. İşte Fildişi kuleye yüklenen anlam da tam bu noktada değişime uğruyor. Yazar bu değişimi şu cümlelerle özetliyor: "Çalışkan aydınlara inziva yeri sağlayan kule imgesi çok geçmeden sığınılacak bir liman yerine saklanılacak bir mekân olarak, aydınların dünyevi görevlerinden kaçtıkları hücreyi tasvir etmek üzere kullanılmaya başladı. Fildişi kule halkın imgelemine, sokaklardaki hayata karşı bir sığınak, orayı mesken edinmiş aydınlar da bir züppe, kısır, dalgacı, mizantrop, halk düşmanı olarak yerleşti." Ve bu bölümde kule metaforu, çok geniş bir Hamlet incelemesi ile detaylandırılıyor. 'Kitapkurdu, dünyanın mucidi olarak okur' adını taşıyan son bölüm, kendimizden de çok şey bulabileceğimiz, 'kitapkurdu' olmakla övünenlerin şapkasını önüne alıp düşünmesine neden olacak oldukça keyifli bir bölüm. Grandvill'nin kitap sayfalarına sarıp sarmalanmış, o sayfalar içinde kaybolmuş bir adamı karikatürize ettiği görselle başlayan bölümde (kisa.link/6WCE) bu betimleme ile, okunacak kitaplar olduğu sürece kitapkurdunun dünyadan kopuk yazgısına mahkum olduğu görülmekte. İlk bölümde bahsedilen okur-gezgin bazen kitapları yiyip bitirir, ancak bunu yaparken amacı, kitapların ve hayatın sergilediği öğretiden yararlanmak değil, sadece sözcüklerle patlayasıya doymak olur. Kitap okumanın amacı, bir yerden sonra kitap okumanın kendisine dönüşür. Doymak bilmez okur, sözcükleri özümsemek, metni sağlam deneyimlere aktarmak yerine umutlara kapılarak onları yutmakla yetinir. Bu bölüm de Don Quijote, Madam Bovary gibi kitaplar üzerinden detaylandırılıyor... ---------------------------------- Gezgin, Kule ve Kitapkurdu'ndan bana kalanları, böyle özetin özeti diyebileceğimiz ve açıkçası çok da içime sinmeyen bir şekilde kısaca ifade etmeye çalıştım. Kitapta ayrıca, burada değinemediğim derin okuma/yüzeysel okuma, baskı okuma/dijital okuma gibi hepimizin sık sık konuşup tartıştığı konular hakkında da çok önemli tespitler ve biz okurların önünde bekleyen, sinsi sinsi büyüyen bazı tehdit ve tehlikelere karşı önemli uyarılar yer alıyor. Bu 116 sayfalık kısa ama etkili kitabın yazarı Alberto Manguel'den de birkaç satır bahsetmeden geçmeyelim... Arjantin'de doğan, çocukluğunu İsrail'de geçiren ve sonra Kanada vatandaşı olan, dünyanın pek çok ülkesini gezip görmüş bu çok uluslu, çok kültürlü aynı zamanda 3-4 dil bilen yazar, aynı zamanda çevirmen ve yayıncı olarak edebiyat dünyasının her alanında varlığını sürdürüyor. Biyografisinde, öğrencilik yıllarında Borges'e 4 yıl boyunca kitap okuduğu bilgisi yer alıyor ki, bu birikimin tohumlarının ilk nerede atıldığını bu vesileyle öğrenmiş oluyoruz. Biraz da kitaptan aldığım ilhamla, incelemeyi belki bir metafor denemez ama küçük bir kelime oyunuyla sonlandırmak istiyorum; Yediğimiz yemeklerin midemize gittiğini biliyoruz. Peki ya okuduklarımız? Onlar nereye gidiyor? Nerede sindiriliyor? Ortaya çıkan enerjiyi nereye ve nasıl harcıyoruz? Annem küçüklüğümde yemek yerken sürekli çiğnemeden yutmamam gerektiği konusunda beni uyarırdı. Manguel de bu kitabında aynı öğüdü okuduklarım için veriyor. Sen bir gezginsin ve kitapların dünyasında yolculuğun tadını çıkar. Kitaplarda dünyayı, dünyada ise hayatı okumaya çalış. İhtiyaç duyduğun her an kulene kapanabilirsin. Ancak orada pencere kenarında oturmayı unutma ve asla kitapların büyüsüne kapılıp hayatla ilişkini kesme. Kitaplarını okurken derinlemesine oku, düşün ve kitaptan aldıklarını hayatına uygula. Başkalarının hayatlarına da dokun. Aksi halde kitap okurken sen de bir kitaba dönüşüverirsin ve kimse farkında olmaz. Ve en önemlisi... Okuduklarını asla çiğnemeden yutma... Herkese keyifli okumalar dilerim...
Gezgin, Kule ve Kitapkurdu
Gezgin, Kule ve KitapkurduAlberto Manguel · Yapı Kredi Yayınları · 2018187 okunma
··
345 görüntüleme
Nesrin A. okurunun profil resmi
Necip Bey teşekkürler öncelikle bahsiniz için. Sizin incelemeniz çok güzel bir özet ve sondaki kelime oyununuz da kitaba yaraşır ve yerinde olmuş. Bu kitap ince hacmine rağmen bir derya deniz deyim yerindeyse, değindiği konular kısaca geçiştirilebilecek gibi değil. Ne güzel okutuyorsunuz kendinizi uzun incelemelerde. Kaleminize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Nesrin Hanım. Gerçekten de hacminin çok üzerinde dolu dolu bir kitap. Her satırını ölçüp tartıp eklemiş yazar. Kitabı incelemek kadar üzerine konuşmak da çok keyifli olur aslında. Okur buluşmaları için çok ideal. Vesile olduğunuz için tekrar teşekkür ederim. Sevgilerimle...
Bu yorum görüntülenemiyor
Kartal okurunun profil resmi
İncelemeniz sayesinde kitabı alınacaklar listemin başına koydum :)
Necip G. okurunun profil resmi
Kartal Bey, her okura okuma sürecinde yeni bir bakış açısı kazandırabilecek önemli bir eser. Keyifli okumalar dilerim şimdiden...
Icetree okurunun profil resmi
Kâğıt Ev
Kâğıt Ev
i okumuş biri olarak verilmek istenilen mesaji bir nebze anladığımı düşünüyorum:))Kaleminize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkürederim:) Kağıt Ev çok denk geldiğim ama okuma fırsatı bulamadığım bir kitap. Sanırım yukarıda anlatılan tipte bir kitapkurdunun hikayesini anlatıyor...
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.