Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
''İnsan henüz anılır bir şey değilken, üzerinden uzunca bir zaman geçti'' (Dehr, 1) Sıradan bir insan olarak Bloch, işte o zamandadır. Bloch'u okumak, algısının işleyiş biçiminin farkında olan bir karakteri okumak anlamına geliyor. ''Anlamına geliyor.'' Handke'nin temel hesabıysa, bu iki kelimeyle başlıyor çünkü neden ''Anlamına geliyor'' ? Nasıl ''Anlamına geliyor'' ? Çok uzun bir süredir hayat var. Küreyi bütünüyle işgal etmiş insan ? Neden kendi türüyle ısrarla anlaşamıyor.. Diğer türler neden kendisinden daha az önemli.. Uzun bir süredir kendi türüyle anlaşamıyorsa insan, o halde bir şeyler nasıl ''anlamına gelebiliyor'' ? Bloch'un kafasında bir şeyler tasarlama yetisini kaybettiği bir nokta var. Bu noktadan itibaren Bloch, çağrışımın sınırlarını zorluyor. Çaydanlığın içinde olduklarını varsaydığı karıncalar, geçmişte üstlerine kaynar su döküp yaktığı karıncaları anımsatıyor ona. Vicdan muhakemesi okura ait burada. Bloch'u uzun yıllar önce, bir mağara evinde bulacağız belki. Sahi, nasıl anlaşıyorlardı acaba o zamanlar ? Ağız içlerindeki dil, gırtlaklarındaki teller ifade edebilme yetisini bugün olduğundan çok daha kısıtlı bir biçimde karşılıyorken... Nasıl anlaşıyorlardı acaba o zamanlar ? Muhakeme yine okura ait. Kendi zamanındaki Bloch'un agresif ve anlamsız davranışlar sergilediğini görebiliyoruz. Bu davranışlar, o mağara devri insanları için gayet normal davranışlar. Her biri, bir yanlış algılayıştan doğuyorlar. Kendini bir türlü bilememesine tanık olmak insanın.. Gerçekten çok acı değil mi Bloch'un sıkıntısı ? Bugün sana sembollerle, idrakının yetmediği sembollerle, alışveriş yaptıran reklamlar.. Gazete kupürleri.. Zihnini oyalayanlar.. Bloch'un etrafında da bolca mevcutlar. Etrafında da doğal olarak. Sen dışarıdasın ama kendini arayan. Bloch'un yankısı. Dışarıdasın sen. Ne vakit bir tanışınla bir muhabbete tutuşsan; sen kendinden anlatıyorsun, o kendinden. Gerçekten çok acı değil mi muhabbetin çoğunlukla bir yere varamaması ? Bloch'un sıkıntısı. ''Evrendeki düzensizliğin sürekli bir biçimde artmaya mahkum oluşu'' koşulu.. İnsanın sürekli bir biçimde anlamlandırma, isimlendirme, niteleme ihtiyacını; bilinçsiz bir bir biçimde, desteksizce, bencilce kendinden gidermesi.. Toplumdan farklı olarak bilinçlenmiş, uyanmış bazı türdeşlerin, aynı ihtiyacı gayet bilinçli bir biçimde kötü amaçlarla (kurumlar, markalar ya da ürünler için kimlik yaratmak gibi) gidermesi.. Değil mi kültürü aşındıran ? Medeniyetten uzaklaştıran ? Samimiyetten kopartan ? En son hangi doğum gününde el emeği, göz nuru bir hediye aldın ? Neden doğum günün kutlanmayı gerektirecek kadar önemli ? Sen misin gerçekten sebebi ? Değil mi alışveriş, ekonomi ? Aslında ? Bloch'un sıkıntısı.. Kelimelerini çarpıtarak konuşan jandarmalar, eğitimin hayırlı bir işe yaramadığını okkalı bir tokat atarmışçasına dile getiren hademe ve karanlıkta görüş yetisini -mesleği gereği- geliştirdiğini söyleyen gümrük kolcusu. Bu üç unsur Handke'nin, Bloch'un idrak seviyesinden neler aktarmak istediğinin altın anahtarlarıydı. ''Kaleci topun yuvarlanıp çizgiyi geçişine baktı.'' Her çift göz, bir projektör gibi dünyada. Dışında kalan her şeyi görüp, yansıtıyor. Bloch, Handke tarafından ''montör'' olarak tanımlanmış bir karakter. Monte eden, takan, kendinden yapıştıran, birleştiren. Toplumlar; Bloch'un çok daha niteliksiz, pasif örnekleri olan bireylerin katılımıyla oluşuyorlar ve evet, ne acı ki hademe gerçekten çok haklı. Hepimiz montörüz gerçekten. Bilinçsiz montörleriz.. Kibir, ihtiras ve hevesle isimlendiren; zaten anlamlı olanı yine anlamlandırmaya çalışarak, anlamsız kılan bilinçsiz montörleriz. Sen de Bloch'un yankısı.. Ben de.. Hepimizin.. Hepimizin ortak.. Bloch'un sıkıntısı.. ''Gözümüzü'' diyor biri, ''parlayan aksiyonun akışından alıp, aksiyonun hedefine veya nispeten durağan olan herhangi bir başka aksiyona odaklamamız hiç kolay değildir.'' Oysa yaprakların ve dalların birbirleriyle oluşturdukları aksiyon değil midir daha gerçek olan ? Ait olduğumuz yerden, küreden, bize ilhamın en katıksızını verecek olan ? Doğal aksiyonlar değil midir ? Parlayan aksiyonun cazibesi işte, bilinçle nefes almayı bile unutturuyor bize. Betonarme evlerimizde, ofislerimizde.. Hepimiz sınırlı bir süre için katılımcı gözlemciyiz. Çizgiyi geçmek üzere yola çıkmış top gibi zaman. Umalım ki avuçlarımıza nişanlanmış olsun.
Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi
Kalecinin Penaltı Anındaki EndişesiPeter Handke · Ayrıntı Yayınları · 2016505 okunma
··
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.