Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Bir İngiliz araştırmacısının Doğu üzerinde özellikle de bir Türk üzerinde araştırmalar yapması ve tarihi gerçekleri aktarması gerçekten bana inanılmaz gelmişti. Bu yüzden yabancı birisi yazdığı için her millet gibi biz Türk Milleti olarak bu yazıları bölüm bölüm incelemek mecburiyetindeyiz. Kitabımız İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış bölümlerinden oluşuyor. İlkbahar bölümünde Dişi Aslan ve Yavruları yani Türk Kültürü üzerinde Kadın’ın yeri nedir, Kadın denildiğinde akla ne geliyordu gibi soruların cevapları verilmiş. Yani şuan söylendiği gibi gırgır maksadıyla konuşmazsak At, Silah, Avrat sözündeki ‘Avrat’ kavramı ve bunun önemi incelenmiş, bunun yanında diğer toplumların durumları göz önüne alınmıştı. 2. Bölüm olarak Terör konusu işlenmiş ki burada Haşhaşiler, Hasan Sabah, Moğollar, Abbasi dönemi sorunları işlenmiş, özellikle Alamut Kalesi ve bu konu üzerinde fazlaca durulmuştu. 3. Bölüm Yunnan’ın Fethi ile devam etmekte ve burada Kubilay’ın ilk seferinden günümüze aynı bölgenin hareketine kadar bir inceleme yapılmakta. Ben yazarın kalemini ve anlattıklarını beğendim açıkçası. Bir yabancı yazardan da böylesini beklemediğim için şaşkınlıkla okudum bu sayfaları. Tabi bir din ve yerleşim üzerinden gidiş de bu bölümler arasında mevcut. Yavaş yavaş bir savaş hazırlığı da gözlemleniyor ki zaten sırayla gittiğinden buna da geliyor. Yaz bölümünde ise Yeni Bir Başkent kısmıyla başlıyoruz. Burası önceki bölümün devamı yani bir başkent yapılacak. Bu başkent hem Çin sınırına hem de Türk sınırına yakın olacak derken başlangıç buna göre yapılıyor. Güzel bir sıralama ile anlatıldığını düşünüyorum. Bu bölümde bir de Tezek Bombası mevcut en kibar haliyle ve tabi bu bombanın yapılmasını yazan bir yazar ve yayınlayan bir yayınevi neden var anlamış değilim. Adam ciddi ciddi nasıl yapıldığını en ince ayrıntısına kadar yazmış yahu. Bu garibe giden noktalardan biriydi. Yaz bölümünün sonu ise oldukça ilgi çekici çünkü Song denilen Hanedan mı yoksa bir insan mı olduğunu tam anlayamadığım ama araştırma listeme eklediğim bir yapı var. Bu yapıdan kalan insanlar –yani sivilleri kast ediyorum- askerler gibi onurlu bir ölüm olsun diye intihar ediyor. Tabi yavaş yavaş yazarın bir Türk’ü araştırırken Çin kaynaklarından yararlanmasını da ben taraflılık olarak görmüyorum açıkçası çünkü böyle durumlarda Çin kaynakları ne kadar abartılsa da en doğru kaynaklar olarak Türk kültürü açısından değil Doğu kültürü açısından önem arz etmektedirler. Sonbahar bölümünde ilk kez dikkatimi çeken bir şey oluyor. Moğol ve Çin savaşları işte genel itibariyle Türk Soyu ve Çin Soyu arasında oluşan tarihi rekabete odaklanmışken bir de bakıyoruz ki araya Japonlar giriyor ve ilk savaşı kazanıyorlar. Tabi Kubilay Han bu yenilgiyi kötü hava şartlarına bağlasa da benim dikkatimi çeken bunca zamandır okuduğum Türk Tarihi ile alakalı ilk kez Japon Milletine değinilmesi oldu. Son olarak bir de Kubilay’ın devlet ceza sisteminde yaptıkları var. Burdaki şartlar açıkçası şaşırtıcı gelmişti bana. Kış bölümü ise kitabımızın son bölümü olup, Kubilay artık yaşlanmaya yüz tutmuş (65) bir Han olarak karşımıza çıkıyor. Burada ise dikkat çekici nokta Doğu ve Batının tanışması ve etkileşimi oluyordu. Avrupa’nın, Asya’dan haberi olmaması gibi durumlar tartışılıyordu. Konu itibariyle bunlar da güzel şeylerdi tabi ama benim için yetersiz bilgiler. Yani küçümsemiyorum ama biraz da Türk tarafına sorsaydın diyesim geliyor. Yazarın 325 sayfanın ilk satırında İki Telli Enstrüman diye bahsettiği şeyi o kadar Gezi programı sonrası bir Türk’e sormasını; Altaylarda Topşur, Kazaklarda Dombıra, Türkmenlerde ve Özbek ile Uygurlarda Dutar kullanıldığını ve bunlardan hangisi olabileceğini açıklamasını isterdim açıkçası. Bu kadar büyük araştırmaların yanında bunları öğrenmesi çok mu zor olurdu acaba ? Aslında eleştireceğim bazı noktalar daha vardı da bir kısmını yazmadığım gibi bir kısmını da –çoğunlukta olan kısım bu- UNUTTUM. Ciddi ciddi unuttum yani ama dürüst olmak gerekirse en azından Çin kaynaklarından öğrendiğini bir Türk kaynağından ya da bilgininden ya da az da olsa tarihinden karşılaştırsa fena olmazdı bence. Yani sonuçta Polo denilen kaşif buralara geliyor ve onu 4 kaynaktan sorgularken bir Türk hakkında kitap yazıyorsun ama bir Türk’e bile danışmıyorsun. Ciddi ciddi yazara kızdığım noktalar bunlardı ama kalemi de çok başarılı. Gelecekte (birkaç gün sonra demek bu benim dilimde) belki Cengiz Han ve Attila kitaplarını da alıp okuyabilirim, şimdilik iyi günler ve keyifli okumalar dilerim herkese..
Kubilay Han
Kubilay HanJohn Man · Nokta Yayınları · 2007108 okunma
·
30 görüntüleme
Sadık Kocak okurunun profil resmi
Vakit bulursam, listeme eklerim. Teşekkürler. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.