Kitap dilimizin ne kadar keskin bir bıçak olduğunu
Gerekmedikçe kılıfından çıkarmamamız gerektiğini
Olağanüstü bir biçimde aktarıyor..
Kullandığımız kelimeleri büyük hassasiyetle seçmeliyiz..
Amenna...
Ama şuraya bir hikaye bırakarak ayrılmak istiyorum..
Çünkü sesimizi yükseltmeyi bıraktığımızda
Sözümüzü yükseltmeye başlayacağımıza inanıyorum
Hintli bir düşünür öğrencileri ile gezinirken birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden biri “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz.” deyince düşünür “Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur?
Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe yoktur” diye cevap verir. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra düşünür öğrencilerine bakarak şöyle devam eder:
“Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz”