Aşk, Güzel Bir DeliliktirSen ne yaptın böyle Ayfer Tunç; sen yine ne yaptın? Çünkü ben şahane bir roman okudum. Aşıklar Delidir Ya Da Yazı Tura isminden üslubuna, kurgusundan etkileyiciliğine kadar tam bir Ayfer Tunç romanı olmuş. Türk kadın romancılar arasında bence en başarılısı Ayfer Tunç olabilir. Daha önce Deliler Evi ile kendisine hayran kaldığım Tunç, 2014’te Dünya Ağrısı’yla içimize bir sızı oturtmuştu. Ha, bu arada aslında Tunç’la ilk tanışmam ve onu ilk beğenişim, bir roman olmayan Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek ile olmuştu…
Gelelim romana… Tunç kitabı üç, hatta iki buçuk bölümden oluşturmuş. İlki olan yazıda bölümler, 1,3,5,7 olarak sıralanmış ve oradaki anlatıcı bir erkek; Umut. İkinci bölüm olan turada ise bölümler 2,4,6,8 olarak devam ediyor ve anlatıcımız Sanem adlı bir kadın. Tunç romanı adeta ilmik ilmik işlemiş. İsim seçimlerinden ara hikayelere kadar bir yazarlık hatta bir mühendislik çalışması da var adeta…
Umut, annesinden geçen bir genetik hastalığın pençesindedir. Yazı ya da tura olacaktı, yani ağabeyi veya o… Yüzde elli şans var, ikisinden birine vuracaktı bu hastalık. Pek ümitli olmasa da tedavi için gittiği New York’ta Sanem’le tanışırlar ve Umut’un durumunu bile bile aşık olurlar.
Çünkü aşıklar delidirler…
Sanem ise bir mimardır; ailesinden sevgi görmemiş ve hüzünlü çocukluğu, ilk gençliğinden kaçarak ama ailesine de sürekli para göndererek Amerika’nın yolunu tutmuştur. İşte roman, iki kahramanın etrafındaki olaylardan müteşekkil.
Son bölüme yarım bölüm dedim çünkü orada iki anlatıcı birden var ve sadece 12 sayfa…
Açık söyleyeyim, roman özellikle Umut’un anlattığı ilk bölümde zaman zaman gitmiyor, oldukça durağanlaşıyor. İşte tam da bu nedenle gerçek kitap okurlarının o sınavı geçeceğini düşünüyorum. Belki de Tunç’un bir erkek olarak anlatıyor olması, bilemiyorum ama Umut’ta biraz takılıyor gidişat. Sonra Sanem’e geçiyorsunuz ve su gibi akıyor anlatılanlar.
Romanda iki tane çok acayip, kelimenin tam karşılığı bu mudur bilmiyorum ama sarsıcı diyeyim. Evet, sarsıcı iki hikaye finali var. İpucu vermeyeceğim lakin şunu yazayım, birisi ilk bölümde, anne ve babanın aşkları; diğeri ise ikinci bölümde Sanem’in ilk aşkı…
Vay be diyorsunuz, olur mu böyle şey? Ama oluyor. Gerçekten sarsılıyorsunuz. Zaten Tunç’un başarılarından birisi de bu. Sokakta, iş yerinde, trafikte gördüğümüz sıradan bir insanın iç dünyasını öyle bir deşiyor ve bize sunuyor ki, hayatta böyle şeyler olur mu diyemiyorsunuz bile; oluyor işte…
Her iki durum da, aşk ve delilik üzerine. Ama ya benim başıma gelse, ne yapardım diye sormadan edemiyorsunuz tabii.
Aşkın bir delilik hali olduğuna inanlardanım ya da daha hafif bir şekliyle söylersek, bir hastalık hali. İşte bu kitapta Tunç, aşkı, kaderi, aileyi, insanı anlatmış, sorgulamış. Üstelik başarılı bir anlatımla.
Uzun bir okuma serüvenine girebilenlerdenseniz eğer, iyi bir roman okumak istiyorum diyenlerdenseniz mutlaka tavsiye ederim. İyi okurlara tavsiye ederim; Ayfer Tunç’u tanıyanlara tavsiyeye gerek yok zaten…