Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

360 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Kendi gecesinde, ebeveyn-çocuk ilişkilerine, insanın kimlik arayışına dair nefis bir roman. 40’lı yaşlarındaki Hayali’nin hikâyesini okuyoruz. Karakterin kimlik arayışı isminde bile ironiyle veriliyor. Kahramanın nüfusa kayıtlı ismi Hayati; aile içinde Hayal Ali, etrafındakiler ise Hayali diye sesleniyor. Annesi, Yurdanur, varoş kesimden gelen ve çok güzel bir kadın. Babası, Sami, tarihi eser kaçakçılığı yapan, ince zevkleri olan bir adam. Ayrı dünyaların, farklı kültürlerin insanları, başlangıcından itibaren yürümeyeceği belli olan bir evlilik… Hayati böyle bir evlilikten doğar. Hayali’nin, annesine olan aşk derecesinde bağlılığı, annesini cinsel çekiciliği ile tarif ediyor olması, daha kitabın başlarında Oidipus sendromu sezdiriyor okuyucuya. (Oidipus sendromu: erkek çocuğun, annesine cinsel sapkınlık derecesinde bağlı olması. Bu durum, ileri yaşlarında cinsel bozukluklara neden olabiliyor.) Çocukluk döneminde Hayali, Karagöz, Hacivat oyununa hayranlık duyar. Kendisine, Karagöz’ün oğlu olan perdeden çıkıp gerçek hayatında yanında olan “Kara” isimli hayali bir arkadaş yaratır. Ailesi bunu farkedip psikolog’a götürür tedavi için. İlerleyen yaşlarında “Kara”nın varlığını ara ara yine görüyoruz ama çocukken hissettiğimiz kadar büyük bir psikiyatrik sorun gibi hissedilmiyor romanın ilerleyen bölümlerinde. Annesinin başka bir adamla ilişkisin olması, Hayali’nin kadınlara olan inancını ve güvenini sarsmış olmalı ki, gençlik yıllarından itibaren erkeklerle ilişkiye girmeye başlıyor Hayali. Hayatı boyunca, kadınlarla ve erkeklerle ilişkilerinde bağlanmayı başaramıyor. Tüm romanın özetini anlatmayayım. 2011 yılında Londra’da kaldığı sırada başlıyor roman, Flashback’lerle, geçmiş ve bugün arasında gidiş gelişlerle okuyoruz hikâyeyi. Duygusunu çok iyi yansıtan bir anlatım tarzı var. Olumsuz değerlendirebileceğim bir nokta; 360 sayfalık kitabın ilk 250 sayfası çok akıcıydı. Sonlara doğru biraz “uzadığı” hissine kapıldım. Ama bu, yazarın bilinçli olarak yaptığı, kahramanın çalkantılı yaşantısından bir durulma dönemine geçişini aktarmak istediği, kasıtlı bir yavaşlama da olabilir belki. En çok sevdiğim yerlerden biri; Hayali’nin, çocukken aşkla bağlı olduğu ama yıllardır görmediği annesini ölüm döşeğinde ziyaret etmeye gittiği sahne. Kapıdan içeri, annesinin yanına girmeden önce, katılarak ağlayan bir çocuk sesi duyar. “İnsan bazen ne kadar önemsiz detayları hatırlıyor.” der. Bu sahne bana şunu düşündürdü: aslında, önemsiz bir detay değildir o; katılarak ağlayan, Hayati’nin kendi içindeki çocuktur.
Kendi Gecesinde
Kendi Gecesindeİnci Aral · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2019420 okunma
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.