Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

495 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu inceleme eser miktarda küfür içerecek. Kendimi alnımdan öpebilseydim eğer, bu kitabı listeme kattığım için öperdim. Benim ana listem Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesini taramam ve seçtiklerimdir. Bunun dışında liste demenin artık ayıp kaçacağı bir ajanda listem var. Araştırma konusunda anneme çektiğim için gözüm dönerek, hangi kitabı neden okumalıyım sorusuyla gecelerimi gündüzlerime kavuşturduğum çok olmuştur. Bunun sonucunda da daha az kitap okumama rağmen daha çok beklentilerimi karşılayan ve verilen övgüleri daha çok karşılayan kitaba denk gelmişimdir. Isabel Allende kimdir, biraz bundan bahsetmek istiyorum: Kendisi seçilmiş başkan, marksist lider, adam gibi adam Salvador Allende'nin kuzeninin kızıdır. 11 Eylül 1973'te general eli kanlı Pinochet, CIA ile işbirliği sonucu Şili'de Salvador Allende'yi devirmek için haysiyetini bir kenara koyup, darbeyi gerçekleştirir. (Tarihe dikkat ederseniz, ABD'nin 11 Eylül'ü pek sevdiğini ve başka gavurlukları da bu tarihe denk getireceğini bilirsiniz.) Ben Müslüman bir insanım. Lakin burada, bu Komünist liderin sonuna kadar arkasındayım, bana göre adamın hasıdır, çünkü vatanını seven ve adaletli bir insanın hakkı saygıdır. Harcadılar. Bir düşüncenin bana uymayan yönlerini elbette kabul edecek değilim lakin bana uyan yerlerini de takdir etmekten bir an tereddüt edecek değilim. Salvador Allende o darbe gecesi, belki o vatan hainleri tarafından belki de intihar ederek öldürüldü. Bu bilinmiyor. Bilinen bir gerçek varsa, kaçmak varken son ana kadar çarpıştığıdır. Allende başa geçtiğinde, büyük toprak sahiplerinin topraklarını eşit ölçülerde köylülere pay etmiş, bakır madenlerini de devletleştirmiştir. ABD köpeği Pinochet, darbe sonrasında madenleri ABD'li şirketlere teslim etmiştir. Şili, ABD bağımlısı bir devlet haline gelmiştir. Darbe öncesi de, seçilmiş hükümeti sıkıştırmak adına, orta üst sınıf piyasa dengelerini bozacak her şeyi yapmış ama zaten öncesinde aç olan halk daha fazla açlıkla korkutulamayacağı için az un, az ekmekle terbiye(!) edilememiştir. Hâl böyle olunca hükümeti düşürmenin yolu ya başkana suikast düzenlemek ya da darbe olmuştur. Ben bu kitapla, namusla şerefle bir yerlere gelinse dahi, bu kadar adi insanın olduğu bir dünyada iyiye göz açtırmayacaklarını bir kez daha görmüş oldum. Ama şu önemli, SAFIMIZ BELLİ OLSUN. Ortak çıkarı gözeten insanlardan olalım. Ölüm her türlü gelecek. Bu yüzden şerefimizle yaşamış olalım. Hangi dinde yahut siyasi görüşte olursak olalım, kalbimiz namuslu olsun. Bir Müslüman olarak her fikir ve değer yargısında olduğu gibi elbette belli çizgilerim var. Lakin insanların, birbirlerini baskılamadan, hor görmeden, insanların özgürlüklerine tecavüz edilmeden, bir kesimin değil, bir halkın ve hatta tüm insanlığın iyiliğini gözeten her fikrin elbette sonuna kadar arkasındayım, bana ters gelen, benim sınırlarımı tehdit eden her şeyin karşısında olacağım gibi. Hem kültürel hem dini açıdan çok farklı halklarız. Bunun da kitaptaki birçok şeyden rahatsız olmamak açısından artı bir özellik olduğunu söyleyebilirim. Isabel Allende'ye dönelim. Darbe gerçekleştikten 2 sene sonrasına kadar ölüm tehditleri almaya devam edince, vatanı kendisine dar gelmiş, eşi ve iki çocuğuyla birlikte Venezuela'ya kaçmak zorunda kalmıştır. 1981'de çok sevdiği dedesi hastalanınca, annesiyle hemen hemen her gün mektuplaşmıştır. Vatanına gidip dedesini ziyaret etme şansı yoktur. Kendisi aslında gazetecidir. Bu mektupları birleştirip, romanlaştırmaya karar verince belki de gazeteci olmasından sebep ortaya mükemmel bir roman çıkmıştır: House of Spirits. Lakin Venezuelle'da hiçbir yayınevi bu romanı yayınlamayı kabul etmemiştir. Bir sekreterin masasında denk gelip okuması ve kendisine telefon etmesiyle her şey değişmiştir. Isabel Allende'ye bu romanı ancak İspanyol bir yayınevinin basabileceğini söylemiştir ve onu yönlendirmiştir. 4 ay sonra Madrid'de bu müthiş ilk eser basılmış ve Allende ünlenmiştir. Büyülü gerçekliğin kraliçesi Isabel Allende, dozu öyle ayarında verir ki, keyiften sarhoş, bu kadar başarılı bir kalemin karşısında olduğunuz için mutlu ve aynı zamanda aydınlanmanın verdiği ve içinizi acıtan ''gerçeklerin kıyası''yla da dikkatiniz çakı gibi açık bir halde, zihninizin fikirlerle kaynamasını dinlersiniz. Bir romandan beklentiniz nedir? Siyaset mi? Buyrun. Tarih mi? Buyrun. Aşk mı? Buyrun. Fantazya mı? Aile mi? Hortlaklar peki? Efsaneler? Büyüler? Kızılderili, çılgın bir dadı mesela? Konaklar olsun mu? Güç? Cehalet? Merhamet? İnatçılık? Mücadele? Eğlence? Hüzün? Yahu daha ne sayayım, açık büfe gibi kitap. Tatlı sevene tatlı, tuzlu sevene tuzlu. Acısı ise.. Çok acı... O kadar renkli karakter var ki, hangisinden bahsetsem diğeri eksik kalır. Kitap bir başlıyor; ''Yok artık!''larla, ''Nasıl?!''larla, merakla, çoğu zaman gülerek ama ilerisi için çok şeylere gebe, dalgalar altınızda sırtınızda rüzgar adeta sörf yaparcasına devam ediyor. Yeşil saçlı güzeller güzeli Rosa ile annesi Nivea (evet meğer bir kadın ismiymiş) bir başlıyoruz bu renkli dünyaya, paranormal olayların baş kahramanı çiçek kokulu, insanı ısıtan gülüşlü, iyi kalpli Clara ve iç eteklerini hışırdata hışırdata yürüyen çılgın Kızılderili Dadı ile devam ediyoruz. Özellikle Dadı ile ilgili olan olaylar bazı yerlerde bana dakikalarca kahkaha attırdı. Gülünce dünyayı güldüğümden haberdar ederim, bahçedeki ağaçlar Dadı'nın beni uçurduğu ruh halinden haberdar oldular o kadar söyleyim. Bu çılgın dadı; yaşı anlaşılmayan bir surata sahip, siyah saçları topuzlu, her daim kolalı önlüğüyle gezen ve tuhaf Kızılderili türküleri okuyan, kitapta en bi' sevdiğiniz olacak karakterlerden biriydi. Onunla ilgili kısımlarda o kadar eğlendim ki anlatamam. Bir Marcus Dayı karakteri vardı ki... Kim böyle bir amcası, dayısı yahut abisi olsun istemez ki? Bir çocuğun hayatına, bütün nev-i şahsına münhasırlığı ile renk katan, sevimli mi sevimli, tam bir çizgi film karakteriydi! Düşünsenize, altıncı hissi olan bir çocuksunuz, dayınız da dünyadaki bütün tuhaf eylemlerle ilgili biri. Üstelik sadece ilgiyle kalmıyor, dünyayı gezip gezip sandıklarla eve geliyor ve bunlar hayatınızda görmediğiniz duymadığınız canlılarla yahut nesnelerle dolu. Üstelik o sandıklarda binbir çeşit masal kitabı da var, hepsi birbirinden güzel. Her gelişinde, iki cins, bir araya gelip ortalığı karıştırıyorsunuz. Bir gün sarı bir kumaştan tunik dikip, herkese fal bakmaya başladılar. Clara'nın altıncı hissinden ötürü her attıkları tutunca korkup bu işten bir vazgeçişleri vardı ki anlatılmaz okunur yani. :) :) Bu kitap üç kuşak ekseninde, bir ülkedeki gelişmeleri (bunu ilerleme gibi algılamayın) anlatan, bu üç kuşağın hayatına girmiş insanları da kapsayan, dolu dolu bir kitap. Kitapta belki de adı en çok geçen karakter Esteban Trueba'dır. Lakin onunla ilgili kuracağım her cümle, sürprizbozan içereceği için yutkunuyor ve böyle bir adamın varlığına birlikte şaşırmaya sizleri davet ediyorum. OKUYUN! Karakterden karaktere, olaydan olaya atlarken zihnimde kitabı bir kez daha yaşıyorum ve diyorum ki: ''Ne kitaptı!'' Bu ikinci okuyuşumdu ve ilk okuyuşumla aynı zevki aldım. Böyle müthiş bir kitap nasıl yazılabilir bilmiyorum, böyle bir ilk kitaptan sonra insan eline kalem almaya utanabilir, bu öyle bir kalem ki, zihninizde art arda patlayacak olan hava-i fişeklere engel olamazsınız. Kitapta zaman zaman rahatsız edecek kadar cinsel sahneler olsa da, bunlar iki kişi arasında geçtiği ve türlü sapık fanteziler içermediği için aşırı rahatsız etmiyor. Rahatsız eden tecavüz, kadınların et yerine konması ama bunları da çok açmaya gerek yok. Bunlar kitabın kusuru da değil bence. Hayatın acısının örneklerinden biri, keşke olmasalar. (Bu acılar karşısında +18'lik beddualar ettiğim doğrudur.) Bu yüzden ben bu kitapta bir kusur göremedim. Onda onluk bir eser. Kitapta bir yerde daha doğrusu uzun bir süreç sonrasında gerçekleşen gelişme (bu gerçekten ilerleme anlamında) bana birçok şey düşündürttü. Evet insanlar özgür olmalı, bazı şeylerde iradesi ile hareket edebilmeli. Lakin bazı konularda ne yazık ki bir otorite olmak zorunda. Elbette bunun sınırı ve şartları tartışma konusu, bunu çok uzatma niyetinde değilim. İnsanların bazısı yönetmek bazısı yönetilmek için vardır. Bu kitapta şu an sürpriz bozmamak için yazamayacağım örnek bunun sağlamasıdır. Asıl sıkıntı, güçlü olanın kötü olup olmaması ile ilgili. Dünya tarihini düşünelim. Sadece milattan sonrası 2018 sene, kim bilir kaç katı öncesi var. Gelmiş geçmiş milyarca insan başına sadece devlet başkanlarını katmadan, komutanları, beyleri, obaları vs. her şeyi yöneten liderleri katarak düşünelim, milyonlarca da erki elinde bulunduran insan olmuştur. Peki bunların kaçı adaletliydi? Kaçı vicdanlıydı? Kaçı insan gibi insandı? İşte bu soru ve elindekiler biraz çoğalınca, kendisini gevşekliğin kollarına bırakan zayıf zihinler, her zaman ''en iyi''nin ne olduğu ve ''ne olacağı'' konusunda, dini ve siyasi birçok teoriyi, öneriyi ve savaşı doğurmuştur, doğurmaktadır ve doğuracaktır. Toparlayacak olursak, ki notlarımın birçok yerinin üstünü çizdim, BU DÜNYADA NEFES ALDIKÇA DEĞİL, BİRBİRİMİZE NEFES OLDUKÇA VAR OLABİLİRİZ. İşte bu yüzden KALBİMİZ NAMUSLU OLSUN. Erhan Bey'in katkısıyla bu şarkıyı da ekliyorum: youtube.com/watch?v=jYrMapW... Sevgiler, iyi okumalar...
Ruhlar Evi
Ruhlar EviIsabel Allende · Can Yayınları · 20181,137 okunma
··
1.763 görüntüleme
Tuğçem okurunun profil resmi
Belki de hiç okumayacağım bir kitabı okutacak bir inceleme, elinize sağlık Kübra hanım ^_^
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler, umarım bir gün yolunuz bu kitapla kesişir. :)
Guy Fawkes okurunun profil resmi
Çok içten, farkındalık uyandıran bir inceleme olmuş elinize sağlık :)
K. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, kitabı okumanız dileğiyle. :)
Maysa okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş zevkle okudum klavyenize saglik
K. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :)
harry potter okurunun profil resmi
Kübra hanım incelemeniz çok güzel ve etkileyici... Bu incelemeyi okuyup ta kitabi okumamak imkansız gibi... Ayrıca kitap bağlamında ifade ettiğiniz; düşüncelere saygı ve anlayış öyle güzel ki sizin bakış açınız insanlar için çok önemli bir haslet ve entellektuellerimizde zaruriyet derecesinde olması gereklidir. Yanlış anlaşilmasin bir düşünceyi kabul etme değil saygı duyma ve düsüncesini söyleyebilme özgürlüğünü savunmak... Ve şuna inaniyorum ki her düşüncedeki insanlarda örnek alınması gereken harika karekterler var Saygılarımla...
K. okurunun profil resmi
Bizim ülkemizde saygı ile tahammül birbirine karıştırılan kavramlar olduğu için, insanlar kendilerine uymayan bir fikre saygı duymuyorlar dolayısıyla tahammül edemiyorlar ve herkes birbirine dişlerini gösteriyor. Entelektüel kelimesi hep çok havalı gelmiştir. Bir gün gerçek entelektüellerden olabiliriz umarım. Yazıda da dediğim gibi nefes aldıkça değil nefes oldukça var olabiliriz. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
Burak okurunun profil resmi
Okunacak bir çok kitabım varken yeni bir kitap almak istemiyordum ama uygun bir fiyata karşıma çıkınca bir de sizin incelemenizi okuyunca daha fazla beklemedim. Emeğinize sağlık Kübra hanım :)
K. okurunun profil resmi
Sizi de Allende'lendirdik Burak Bey. Keyifli okumalar diliyorum. :)
Mert Ekim okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme... Romanı yeni bitirdim, sonuna kadar katılıyorum. Özellikle “Terör” bölümü okunmaya değer...
K. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Tekrar okuyasım geldi, en sevdiğim 2 kitaptan biridir.
Sühan okurunun profil resmi
Bu kitap bana orhan pamuk un Cevdet Bey ve Oğulları nı hatırlattı. Sizin kütüphanenizde gördüm ve listeme ekledim. İyi ki eklemişim. Yazarı tanımak büyük bir zenginlik.
M.çepık okurunun profil resmi
Ama çok iyi inceleme olmuş helal valla. kitaptan kuş çıkarmış gibi oldunuz. Tebrikler 2.harfi ü olan kişi ...
HAKAN TOPAK okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme elinize sağlık
30 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.