Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

448 syf.
9/10 puan verdi
SPOİLER!!! Marquez ile Latin Amerika’dayız. Sömürge olan Karayipler’de dolaşıyoruz. Bu eserinde siyasi olaylardan çok toplumsal yapıyı ayrıntılı olarak işlemiş. Birçok geminin demir aldığı bu adaya doğal olarak farklı kültürler egemen. Bu sebepten belki de gerçek bir toplumsal yapı yok. Bireysel görünüyor her şey. Sanki her gemi farklı bir kültür getiriyor ve başkalaştırıyor adayı. Çarpık ve farklı ilişkilerin yaşandığı bir yer halini alıyor. Devamlı iç savaşın hüküm sürdüğü bir mekan. Bu doğal olarak etkiliyor yaşamı. Marquez her zamanki gibi okuyanı dilinin büyüsüyle mest ediyor. Okuyanlar genel olarak kitabı sürükleyici bulmamışlar. Ama ben gayet akıcı buldum. Üstelik düşünce olarak ağır hissettiren kitaplardan sonra aşkın için dalmak çok iyi geldi. Florentino Ariza’nın elli üç yıl yedi ay on bir gün süren sadık aşkı. Fermina Daza onun büyük aşkı ve Daza’ nın soylu kocası Doktor Urbino. Karakterlerimiz bunlar. Bu kadar az karakterle bu kadar güzel bir romanı en Marquez yazardı sanırım. Sık sık geriye dönüşler var eserde. Bundan rahatsız olanlar çoğunlukta. Fakat şahsım adına bu yöntemi çok beğeniyorum. Çünkü kitaptan kopmadan geçmiş okumaları da canlı tutarak aralar vererek tekrar dönüşler yapmak okuru canlı tutuyor diye düşünüyorum. Ariza ile Daza’nın aşkları Kolera günlerinde geçiyor. Şehir pis. İnsanları öldürecek kadar pis hem de. Tabi varsıllar etkilenmiyor bu hastalıktan ölüm uzak onlardan. Yoksul halk ölüyor ve tepeden şehre bakıldığında tüm sokaklar ölülerle kaynıyor. Bu konu beklediğim kadar eleştirilmemişti. Hükümete ve topluma bu hastalık ekseninde daha çok yüklenecek diye düşünüyordum. Yanıldım. Mesajlar örtüktü genelde. Bir babaya sahip olmayan Ariza’nın annesi ile ilişkisi incelemeye değer. Daza’nın bir anda Ariza’dan vazgeçmesi Urbino ile evlenmesi ve kocasının ölümünden sonra Ariza ile “yaşlı” kafasıyla yaşadığı aşk üçgeni derin tahlillerle güzel işlenmişti. Sadık aşık Ariza insanda sevgi uyandırıyor, fakat bazen çarpık ilişkileri mide bulandırıyordu. Sömürge yıllarından kalma yıkık dökük otelde geçirdiği günler ve orada barınan kadınlar tablosu çok gerçekçiydi. Katolik kurallarına karşı çirkin bir yaşamı gözler önüne sermiş yazar. Bazen dostluk ortamında dertleşmeler bazen de çirkinlikler göze çarpıyor. Doğallar çıplak dolaşıyorlar. Şehirle otel arasında bir bağ kuramıyor insan. Toplumda tabakalar göze çarpıyor. Fermina Daza yoksul bir ailede dünyaya gelmiş. Babasının kirli işleri ile zenginleşmiş fakat kendini alt tabakadan ayıramamış bir ailede büyümüş. Babası toplumun üst kesimi tarafından kabul görmüyor. Babasının derdi kızını kalbur üstü bir kısmet bulup onunla evlendirmek. İşte Doktor Urbino Kolera hastalarına bakan toplumun el üstünde tuttuğu üst sınıf bir kısmet. Baba için biçilmiş kaftan. Urbino ile evlenerek yüksek tabakaya geçen Fermina Daza bu duruma çok çabuk ayak uyduruyor. Saygın bir hanımefendi olarak toplumda yerini alıyor. Eşi ölünce aslında bu durumu ruhuna sindiremediğini , evliliği boyunca bu rolü oynadığını görüyoruz. Ariza ile yaşlılıkta yaşadığı aşkta özüne dönüyor. Bu arada yaşlılık da en güzel işlenen temalardan. Kendine has kokusu olan yaşlılıkların tasviri harika. Söylenecek şeyler bitmiyor. Burada bitireyim en iyisi. Kesinlikle okunmalı bence.
Kolera Günlerinde Aşk
Kolera Günlerinde AşkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20208,9bin okunma
··
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.