Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Milli Bayramlarımızdan Korkan İnsanlık Düşmanları
Türkiye Cumhuriyetinin Millî Bayramları, bu ülkede yaşayan herkesin gerçek insan onuruna kavuşmasının merhalelerini hatırlatan önemli günlerin ve o günlerde cereyan etmiş olan olayların milletçe tekrar hatırlama ve tekrar o günlerde cereyan eden olaylara sevinme vesileleridir. Ama her şeyden önce bu bayramlar ve onların kutlanması bizlerin insan haysiyetine kavuşmamızın kutlanmasıdır. O bayramları kutlamak istemeyenler, onlara cephe alanlar insanlık düşmanı olmalıdırlar. Bu düşüncelerimi açıklayayım: 23 Nisan Çocuk Bayramı: Bu bayramda kutlanan 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıdır. Bu olayla Türkiye’de yaşayan insanlar kendi kaderlerini kendi ellerine almaya karar verdiklerini dünyaya duyurmuşlar ve bu kararlılıklarını fiile geçirecek olan en mühim organı teşkil etmiş olduklarını tüm âleme ilân etmişlerdir. O yüce mecliste her etnik kökenden Türkiye insanı vardır ve bu insanlar kendilerini liderliği ile bir arada tutup selâmete çıkaracağına inandıkları Mustafa Kemal Paşa'yı başkan seçmişlerdir. Daha sonra milletin ilk kez kendini bulduğu, kendi kendine karar vermeye başladığı bu gün çocuk bayramı ilân edilerek tüm çocuklara aynı konuda ilham olunması kararlaştırılmıştır. Bu bayramı istememek, ona gölge düşürmeye çalışmak çocuk düşmanlığıdır. (Bu bayramı gölgelemek için İslam Peygamberi Muhammed’in doğduğu haftayı temel alan bir kutlu doğum haftası icat edildiği söylenmektedir. Nisan’ın ortasına yerleştirilmeye çalışılan bu haftanın zamanlamasındaki ciddî yanlışlık bu söylentileri ne yazık ki destekler görünmektedir. İslâm Peygamberi muhtemelen 570 miladi senesinin Mart sonunda dünyaya gelmiştir, zira Rebiülevvel’de olduğu iddia edilen doğumunun o sene Rebiülevvel’in baharın başına, yani bahar ekinoksu olan 21 Mart’ı izleyen haftaya müsâdif olduğuna eldeki tarihler işaret etmektedirler. Ancak bu tarihleme tüm Avrasya’da Nevruz ve diğer isimler altında kutlanan Ekinoks Bayramı’na rast gelmesi için yakıştırılmış bir tarih de olabilir. Muhammed’in doğumunun tarihini yazan ve daha sonraki İslam tarihçilerinin kullandığı İbn İshak’ın Resûlallah’ın Hayatı adlı eseri ne yazık ki kayıptır. Gerçi bu eser bile Hicretten 150 sene sonraya aittir. Yani İbn İshak eserini yazarken, peygamberi kişisel olarak tanımış kimse artık hayatta değildi.) 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı: 19 Mayıs 1919, genç bir Osmanlı generalinin Samsun'a ayak basarak Osmanlı’yı Orta Anadolu’ya hapsetmek isteyen müttefiklere karşı bir direniş ve ayaklanma hareketini başlattığı tarihtir. O zaman onun çevresindekiler de Balkan ve 1. Dünya Savaşı’nda pişmiş, bu felâketlerin acılarını kalplerinde en derin şekilde hissetmiş genç insanlardı. Onlar, kararlı, bilgili ve akıllı bir grup gencin neler yapabileceğini dünyaya gösterdiler. Bu nedenle o bayram daha sonra gençlik ve spor bayramı ilân edilerek gençlere o kararlılık, o bilgi ve o akıl hatırlatılmak istenmiştir. Bayramın aynı zamanda spor bayramı olması gençliğin sağlığına vurgu yapmak içindir. Bu bayramı gençlik ve spor bayramı yapanlar bunu “sağlıklı akıl sağlıklı vücutta bulunur” düşüncesine dayanarak yapmışlardır. Bu bayramdan çekinenler, gençlerden çekinen, gençleri bastırmak isteyen karanlık kafalar olabilir ancak. 30 Ağustos Zafer Bayramı: Bu gün 23 Nisan’da kendi kendine karar vermek istediğini dünyaya duyuran, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan ve ondan sonra bir araya gelen gençlerin rüyası olan kendilerini zincirlemek isteyenlerin zincirlerinin ve kafalarının kırıldığı mutlu bir tarihtir. Bu mutlu ânı millete tattıran onun genç çocuklarından oluşan ordumuzdur. Onun için 30 Ağustos milletin ordusunu kutladığı, kurtarıcısını ve koruyucusunu tekrar tekrar bağrına bastığı tarihtir. 30 Ağustosa düşman olan, hürriyet ve şahsiyet arayan insanların bu isteklerine kavuşmalarını istemeyen insan müsveddeleri olabilir ancak. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ise, 30 Ağustos’ta artık hürriyetine, şahsiyetine, haysiyetine kavuşmuş olan bir insanlar topluluğunun bundan böyle kimsenin kulu olmayacaklarını, kendi kendilerini yöneteceklerini dünyaya ilân ettikleri tarihtir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu bu günü bayram addetmeyen, Türkiye’deki insanları sadece kulluğa, şahsiyetsizliğe ve haysiyetsizliğe lâyık gören bir insanlık düşmanı olabilir. 10 Kasım ise bir bayram değil, bir yas ve düşünce günüdür. O gün, Türkiye’de yaşayan insanlara yukarıda saydığım özgürlüğü, saygınlığı ve insan olarak yücelme şansını veren insanların kendilerine lider ve önder olarak seçtikleri, bütün dünyanın hayranlıkla kutsadığı o büyük insanın insanlığa veda ettiği kara gündür. O günü düşünerek üzülmeyene ise insanlık' sevgisinden, insana saygıdan hiç nasibini almamış bir zavallı olarak bakılabilir ancak. Türkiye Cumhuriyeti’nin millî bayramları insanlık şölenleridir. Bunu böyle görmemek için insanın gerçekten gaflet, dalâlet veya insanlığa karşı bir hıyanet içinde olması gerekir. Prof.Dr.A.M.Celal Şengör, Aptalı Tanımak, KA Kitap, V.Baskı, İstanbul, 2015, s.192-194.
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.