Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Tiffany’de Kahvaltı diyince çoğunluğun aklına sinema filmi gelse de öncelikle filmi izlemediğimi belirteyim. Ama kitabı okumadan önce bende de ilk çağrışım yapan; film ve Audrey Hepburn’du. Dolayısıyla aklımda da basit fakat sıcak bir romantik hikaye canlanıyordu. Şimdi diyeceğim o ki bu hikaye hiç de öyle çerezlik, romantik bir şekilde ilerlemiyor arkadaşlar. Öncelikle belirteyim; kitabı ilgimi kaybetmeden, beğenerek okudum. Ama bir yandan da kızdım, çok kızdım. Hatta birara Holly mutsuz olsun bile istedim. Buradaki incelemelere bir göz attım da herkes çok beğenmiş Holly’nin karakterini. Benim yıldızım pek barışmadı karakterle. Tabi hiç mi beğendiğim yanları yoktu, hiç mi hak verdiğim kısımlar olmadı? Tabi ki oldu. Ama müsadenizle burada bir SPOİLER uyarısı verip sonra devam etmek istiyorum. İncelemenin aşağı kısımlarında, spoilerin bittiği bir yer de olacak. Holly’nin umursamaz ve aşırı rahat tavırları, sürekli aklı beş karış havada gezmesi beni kızdırdı. Hayatta bir amacı olmalı insanın, Holly ise bir yaprak misali savrulup durdu kitap boyunca. Bir dakika, Holly’nin bir amacı vardı, o da ait olduğu yeri bulmak diyebilirsiniz; hak verebilirim ama yine de tam anlamıyla kabul edemem. Rahat tavırları; insanların görüşlerini umursamaması manasına gelir, aslında güzel bir şey diyebilirsiniz; ama bana aşırı geldi bu durumu. Kalbinin daldan dala konması yine beni son derece rahatsız etti. Orta yaşlı erkeklerle, sürekli olarak eğlence ortamlarında gününü gün etmesi son derece sorumsuzca göründü gözüme. Ayrıca gözünün önünde duran ve ona çok değer veren kişiyi bir türlü fark edememesi de üzdü. Hoş fark etmediğini de düşünmüyorum, sadece kendisinin ona, onun da kendisine ait olduğunu düşünmedi. Aynı kedisini bırakana kadar, kedinin ona ait olduğunu anlamaması gibi. Ama böyle de olsa gittikten sonra dönüp gelirdi, zira kedi için bile pişman olup dönmüştü. Bu da bana Buster’ı sevmediğini ifade etti. Dolayısıyla ona acı çektirecek çokça tavır içinde bulunduğundan ötürü ayrıyeten bir kez daha kızgınım Holly’e. Ayrıca ekleyeyim, iyi bir arkadaştın Buster... Peki Holly'nin iyi yanları yok muydu, demiştik; vardı. Mesela Sel Yayınevinden çıkan 5. baskı, sayfa 29’da hapishanede görüş gününü anlattığı kısım çok ilgimi çekti. Orada bambaşka bir Holly’i görebiliyorsunuz. Ya da sayfa 121’de kedisini bırakmasının ardından söylediği sözler ve pişmanlığı, yine Holly’e farklı bir pencereden bakmamı sağladı. Yine de davranışlarının, etrafındaki insanlara etkilerini düşünmeden hareket eden karakterleri çok benimseyemiyorum. Hoş, Holly kendisine olacakları bile düşünmeyen bir karakter, bırakın etrafındaki insanları. Bu arada Holly’i biraz Maria Puder’e benzettiğimi de söylemek isterim. Zaten laf aramızda Maria’dan da haz etmem. Spoiler içeren kısım bitmiştir. İncelemem daha çok kitabın baş karakterinin bir tahlili gibi oldu diyebilirim. Çünkü biz kitapta karakteri, anlatıcımız Buster’in gözünden tanıyoruz. Holly’nin iç dünyasını, duygularını ve düşüncelerini kendi ağzından okumuyoruz. Dolayısıyla karakteri tahlil etmek de size kalıyor ve bunun keyif verici olduğunu söyleyebilirim. Kitabı başta da belirttiğim gibi beğendim. Ama kitabın kapağına ve uyarlanan filme kanıp eğlenceli bir şeyler okuyacağınız beklentisine kapılmayın. Zira başlarda kafa dağıtmalıkmış gibi bir his verse de kitap ciddi bir duruşa sahip. İyi okumalar dilerim.
Tiffany'de Kahvaltı
Tiffany'de KahvaltıTruman Capote · Sel Yayıncılık · 20081,717 okunma
··
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.