"Lambalar ölüyor..." dedi Chloé, "Duvarlar da daralıyor. Ve buradaki pencere de..."
Ciğerinde bir nilüfer çiçeği..
Çiçek açmamalı, soldurmalıyız onu. Susuzluktan ölse bile, günde iki kaşıktan fazla içmemeli... O nilüfer, çiçek açmamalı..
Hayatımda okuduğum, duyduğum ya da hayal edebileceğim en güzel hastalık tarifi.
Dünya, çevresinde daralır insanın. Hissettiği her şey, sonsuz bir hızla ikiye katlanır. Bir selamına yenilebileceğin insanların hiçbiri yoktur yanında. Sadece can bildiklerin vardır. Canına can katmak için canlarından vermeye hazırdırlar.
Her yer değişir, her şey değişir, hiçbir şey yapamazsın.
İyileştirmem gerek..
İyileşmem gerek..
Birlikte iyileşelim!!
Onun iyileşmesi için en uygun yerde yaşamasını sağlamak..
Ona çiçek alabilmek için her şeyini satmak.. Ki kokladığı çiçek solduğu zaman hastalığı artıyorsa eğer..
Bütün bunlar fazla fantastik gelse de, hastalığın kendisi, mucizeleri tetikleyen bir son nokta olur çoğu zaman.
"Onu diğer çiçekler öldürdü," dedi Chloé, "Özellikle de bana en son getirdikleri bir vanilya çiçeği..."
İlaçtan kıymetli ve ilaçtan etkili şeyler vardır hayatta.
Sürrealizmin doruklarında, neşe ve hüznün iç içe geçtiği, hayal unsurlarının çok yoğun yer almasına rağmen, kalbinizi acıtmayı başaran, gerçekten etkileyici, fantastik bir kitap.
İlk kısımda ne kadar hareketli, konuşkan, güçlü bir ruh halini yansıtsa da, ikinci kısımda o kadar karamsar ve dibe vurmuş duygular etrafınızı sarıyor.
Bilincin saplanıp kaldığı, kurtulamadığı, düzeltemediği yanlış bir tasarımın içindesiniz sanki.
Sonsuz aşka inanan Colin,
Partre hayranı Chick,
Boogie 'ye düşkün Alice,
Ve blues tutkunu Chloé..
Sevgide birleşirken, yaşamda farklılaşan bu gençleri mutlaka tanımalısınız.
Keyifli okumalar. :)