Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ/Charles DİCKENS Dünya klasiklerini her zaman sevmişimdir; ruhu doyuran ve insanı düşünmeye iten hikayeleri var. Klasiklerde beni zorlayan tek şey yabancı isimleri ve karakterleri oturtmak oluyor. Bu sebeple başta ilerlemede zorlanıyorum ama sabırlı olup ilerledikçe böyle bir kurgudan mahrum kalmadığım için iyi ki diyorum, iyi ki okumuş zihin kütüphaneme eklemişim bu kitabı.Fakat İki şehrin hikayesi'nde beni zorlayan başka bir durum daha oldu; konular arası geçişe hakim olamayışım. Nedeni yazarın kalemi mi yoksa çeviri mi bilmiyorum nitekim yazarın okuduğum ilk kitabı. Kitap, monarşi zulmünün halkı nasıl şekillendirdiğini ve halkın yurttaş olma yolunda neleri hiçe saydığını anlatıyor. İşte bu kitap hiçe sayılan hayatlardan birinin öyküsü.Kitabı okurken halkın haklı sesine kulak vermek istiyorsunuz ama haklı seslerini duyuruş şekillerinden dolayı onlardan taraf da olmaya gönlünüz pek razı olamıyor. Ne demek istediğimi anlatmak için kitaptan bir kısmı paylaşmak istiyorum. ".... böylesi sıradışı bir cenaze kalabalığı onu fena halde heyecanlandırmış ve önüne gelen ilk adama sormuştu: "Ne bu,dostum? Olay ne?" "Bilmiyorum" dedi adam. "Casuslara yuuuh!"."Casuslar" Başka birine sordu: "Ölen kim?" "Bilmiyorum,"diye cevap verdi adam. Ellerini ağzına götürdü ve avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı:"Casuslar! Yuhh! Casuslar!" Velhasılkelam demek istediğim bilmiyorlar ama eminler.Orada ölen adam casus ve bu bana şu sözü hatırlatıyor ,okuyanlar görecekler ki kitabın tamamı için geçerli bir söz: "..eğer bir suç işlemek istiyorsan ama suçlanmak istemiyorsan, tek yapman gereken etrafına bir kalabalık toplamak. Çünkü bir suçu yeterince büyük bir kalabalıkla birlikte işlersen, o artık suç değildir." İnsanlığın varoluşundan bu yana her zaman her toplumda böyle olmamış mıdır?
İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin HikayesiCharles Dickens · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 202059,1bin okunma
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.