OTOGAR KİTAPÇILARI...
Saatlerce yolculuktan sonra muavinin "30 dakika ihtiyaç ve yemek molası" anonsunu heyecanla bekleyenlerimiz olmuştur. Bu molalarda fırsat bu fırsat deyip yan koltuğa hemen yatanlarımız da vardır aşağıya inip etrafı keşfetmek isteyenler de. Ben aşağıya inip etrafı keşfetmek isteyen tayfadanım.
İlçeden merkez'deki otogara bir buçuk iki saatlik yolculuktan sonra gelip, bavulumu otobüs peronunun yakınına bırakıp az dinlendikten sonra başladım dolanmaya.
Her zaman ilgimi çekmiştir, ama bu zamana kadar da hiç yakından incelememişimdir o 'otogarlarda ki kitapçıları', uzaktan şöyle bir bakarım, okuyabildiğim kitap adlarını okur, "aman bunlar da okunur mu?" der geçer giderim. Bu sefer öyle yapmayıp zamanı da çabuk geçirmek adına iyice yaklaşıp incelemeye başladım kitapları çok farklı kitaplar var oralarda, kitapçılarda bulamayacaklarımız desem yeridir herhalde. Birkaç kitap inceleyip bıraktıktan sonra elime 'Aç Harmanı' nı aldım arka kapağı okuyunca dikkatimi çekti ve yine bir ilke imza atarak kitabı aldım bayağı da uygun bir fiyata.
...
Mehmet Başaran Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı kurucularındanmış. Kendisi de zaten okul hayatını Köy Enstitülerinde tamamlanmış bir insan. Enstitülere karşı suçlamalar, saldırılar artınca kendisi de sorguya, incelemeye alınmış ve hatta sürgüne gönderilmiş, kitabın ilk öyküsü olan Aç Harmanı'nda da bu konuya değinmiş.
Gerek ödülleri'ne, gerek yazdığı kitaplara gerekse de hayatına baktığımız zaman Mehmet Başaran öğretmenliğe büyük bir önem vermiş, bunu görebiliyoruz. Ve yaşadığı döneme büyük bir ayna tutmuş yazdıklarında.
Okuduğum ilk kitabı bu kitap, ve içeriğindeki öyküler köylerin sıkıntılarını, zorluklarını açıkça ortaya koymuş o dönemki. Bazı öyküleri de yine köyden şehirlere göç etmek zorunda kalan insanları ele almış, bakış açılarını ortaya koymuş. Bazılarında da tüm herkesi etkileyen konuları işlemiş. (Çakır'ın Öfkesi)
Düşününce şimdinin de o dönemden bir farkının olmadığını gördüm. Ben de bir köy çocuğu olarak ve hâlâ köyde yaşayan biri olarak kitapta geçen bir çok sorunla karşılaştım.
" Çiftçilik öldü... Boşuna boğuşmamız. Uğraş didin boşuna.. Diyelim yıl uygun gitti borcuna yetmez kaldırdığın. Ayıbını zor örter sattığınla..
Kentin hamalı, boyacısı bizden iyi valla.."
Yazım dili olarak oldukça açık ve anlaşılır bir dili var yazarın. Yine tabii bir çok köy ve köylüyü işleyen kitap gibi bu kitapta da yöresel şiveler oldukça çok kullanılmış.
Okunası bir kitap...