Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

184 syf.
10/10 puan verdi
DIŞLANMIŞLARA...
Başlamadan önce kitabın başlangıç ve sonuna : ibb.co/enFZAf Uygun olarak tabiki bunu dinleyerek başlayalım: youtu.be/Z1_T7D8rGOc Ne diyorduk? Hiçbir şey demiyorduk. Kalıveriyorduk... İnsanlar tarafından hor görülmek midir? Başta öyle sanabiliriz, bilirim, bildim, dım... Ancak ilerledikçe, akan bir ırmağın kaynağından çıkıp, ne var ne yok alarak koskoca bir denize dökülmesi gibi... Korkunç görünüp de aslında olması gereken bir durum. Bunun üzerine daha konuşacaktım. Kiminle mi? Rousseau ile hatta aslında kendimle. Umut... Umut başkalarının bıraktığı bir şey ise, onların egemenliğindesin demektir. Oyuncak gibi oynayıp türlü iftiralar ile bu insanlar onu beni seni iplerle kendilerine bağlayıp ordan oraya savuruyorlar... Bu insanlar dediğimiz el kısmısı. Bu tüm el çevrendeki aile, arkadaş, dost ne var ne yok hepsi. Ancak umut ışığını söndürüp beklentiyi yok edebilirsen (evet bunu yapmış) işte o zaman "umrumda değilsiniz ne haliniz varsa görün" ü samimi ve içten, gerçeklikle söylersin kendi benliğine... Umudun ve huzurun kendi içimizde olduğuna inanırsak bunu kabul edersek zaten bunu söylemeye bile gerek kalmaz. Her şeyden sıyrılmak öyle kolay değildi tabiki. Ben bu aşamadayım daha, yolum çok uzun. Karamsarlık ve hiçlik duygusuna hapsolmuş vaziyetteydim. Belki de hala öyleyim. Bunu şu an kestiremiyorum. Yaşayarak göreceğim. Farkında olduğum birçok şey var; ancak o birçok şey ile yüzleşmeyi yavaş yavaş yapmaya özen gösteriyorum. Biliyorum ki bir anda olursa beni yıkacak. Gerçek mutluluk bende... Senin içinse sende... Onun içinse onda... Başka yerlerde aramaya devam ettikçe mutsuzluğa mahkumiyet kaçınılmaz son! İnsanlardan soğudukça kendimizi onlardan soyutlarız ve onların bize kötülük yaptığını, "Ah ne yalnızım!" diyerek ağlamalarımızı hep başkalarına yüklemeye çalışırız. Halbuki tüm bu diğer insanlar bize en büyük faydayı sağlarlar: gerçekten mutluluğu bulmamızın yolunu göstererek. Elbette ki mutlulukla birlikte acı denen kavram da eşlik eder yaşamımıza. Yavaş yavaş endişeler daha az dokunmaya başlar ruhumuza. Bununla birlikte bizi üzen eski dostlar yahut ona benzer insanlar artık gözümüze acınacak bir haldeymiş gibi görünür. Ancak onlardan nefret edemezdim. Nefret edebilmek için kendimi sevmemek gereklidir diyor yazar bir yerde ve nefretin, varlığı sınırlandırıp küçültmekten başka bir işe yaramadığını anlatıyor. Üzerinde düşününce; ben nefret duygusu ile öfkeyi birbirine karıştırmışım. Zaten karmakarışık olan bilincim, sonunda bir açıklığın daha farkına vararak huzurla doluyor. Üstelik günden güne özgürleştiğimi de farketmiş bulunuyorum: " Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna asla inanmadım, özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır." (Sayfa 110) Lanet sorumluluklar dışında özgürüm! Buraya kadar mı? Asla! Öyle çok şey var ki anlatılması gereken ancak kelimelere dökemediğim... Derinliklerde kalmış öyle çok şey var ki bahsedilemeyecek insanlar ile ilgili. Bahsedilmiş olsa eğer bu benden olanlar olur. Bunlar kitapta mı var yoksa bende mi? Buna ancak siz karar verebilirsiniz. Benim size bir şeyler anlatmamın size faydası olmaz zararı olur. İnsan kendine yetebilmek zorunda. Kendine insan olmayı... Zaten insan sadece kendisi için insandır. Kendi dışındakiler için ise bir vahşi... Mutluluk ve acının beraberinde huzuru hissetmek en güzelidir. Duygular ile düşünceler arasındaki bağ güçlü de olsa dengeyi bulmak önemlidir. Her neyse şu an aşırı zırvalamış da olabilirim. Fizyolojik olarak hasta da olsam ruhum dinç ve ayakta. Önemli olan ayrı tutabilmek bedeni ve ruhu.... Her daim huzurla...
Yalnız Gezenin Düşleri
Yalnız Gezenin DüşleriJean-Jacques Rousseau · Bordo Siyah Yayınları · 20044,030 okunma
··
219 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.