Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

168 syf.
·
Puan vermedi
Otobiyografi yazmak her zaman riskli ve zor bir iş. Yazarın bu kitabı bir otobiyografik roman, değil elbette, ama o kadar çok kendisine ait izleri korkmadan çekinmeden sunmuşki okura, inanamıyorsunuz. Roman çok lirik bir eser, o kadar naif dokunuşları var ki hayata, sanata, ikili ilişkilere... “Sonuna kadar hiçbir zaman bir bütün oluşturmamış, hep paramparça akmış bir hayatın betimlenmesinden bütünlük beklemek. Gerçeklik diye adlandırdıkları bu mu? Yani örneğin bir parçalanmışlığı bir bütün oluşturan bir tasvirin yapaylığında bütünleştirmek mi? Peki ama, gerçeği gerçek kılan şey, onun hiçbir yanına benzememesi değil midir?” Kenti yaşarken kaçırdığımız kentsel yalnızlıkları anlatmış yazar, tane tane, vura vura. Sıradanlaşan tüm hayatlara sövgüsünü dile getirmiş çevirdiği veya yazdığı tüm yazılar eşliğinde. Tek başına olmanın bir seçim mi bir zorunluluk mu olduğunu sormuş küçük hiç büyümeyen bir erkek bedeni işinde. İkili bir hayatı yazmış kendine yabancı kendinden bir parça. İkizini anlatmış, asla var olmayan. Ona kızmış “babasının karısına” kızmış. Yaranmaya çalışırken kaybettiği kendi rengini aramış roman boyunca. Oyunlaştırdığı pek çok karekteri oynamış hem sahnede hem de kendi hayatında. Elalem denen illeti anlatmış hiç bir kalıba sığdırmadan. İkili ilişkilerdeki ikiyüzlüğü, sergilemiş ve terk edilişi. Sıradan yaşamda dikkat etmediğimiz bizi yaralayan ayrıntılarda yolunu aramış... “İyisin, değil mi? Neden sorarsın, neden hep sorarsınız bu basmakalıp, eskitilmekten delik deşik olmuş, neye benzediği, ne anlama geldiği bile artık anlaşılmayan soruyu?” Sahi neden sorarız ki bu soruyu? Bilmek için mi gerçekten yoksa kafamızdakini teyit etmek için mi? Kitap o kadar çok güzel ve anlaşılır cümle içeriyor ki okurken hem mutlu oluyorsunuz hem de sorguluyorsunuz. Bir sürgün hayatı yazmış yazar sıradan hayattan sürülmüş bir yalnızlık hissini. Bir çok öfkeyi de yazmış aslında “coğrafya kaderdir”i destekler nitelikte... “Yani yaşadıklarının ahlakını bile savunamayanlar, benim diyebilecekleri bir hayatı değil, ama ancak elden düşme hayatlardan oluşma bir tür yamalı bohçayı yaşayabiliyorlardı. Çünkü nasıl üzerinde düşünülmemiş bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değilse, kendi ahlakını türetememiş, kendi değerlerini oluşturanmamış, hep, “Ne derler?” kompleksleri içersinde tükenip gitmiş bir hayat da insan onuruyla bağdaşır bir hayat olmazdı.” Felsefeci yönünü her satırda tekrar yaşadığınız bir sorgulama yaratmış yazar. Ölüme yakın, ölümü beklerken ve belki de ölümü arzularken, kendini, hayatı, yaşadığı yaşamı sorgulamış. Keyifle okuyunuz!
Kıyıda Yaşamak
Kıyıda YaşamakAhmet Cemal · Can Yayınları · 2017129 okunma
··
21 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
OkuryazaR okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.