Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

156 syf.
·
Puan vermedi
“Diyarbakır’da Zaman” “Üç yıllık bir Diyarbakır görevi ve gözlemi sonrası yazarca kaleme alınan anılar” diyebileceğimiz kitap, raflarda çok dikkat çekmeyen ama sıradışı ve cesurca bir eser olmuş. (Zaten eser yeni ve ilk basım: Acaba kaç basıma çıkacak yıllar içinde? Merak ediyorum doğrusu.) Sıradışılığı, normal oluşunda aslında. Duyumlarımız ve hatta bilgilerimiz arasında o kadar manipüle var ki, “Normale ulaşmak hatırı sayılır bir başarı” aslında. Diyeceğim o ki; onlarca bildik edebi büyük eser yanında bu kitabı, bir başyapıt olarak değil ama oldukça orijinal ve çok değerli buldum. Bunun esaslı sebepleri var elbette. Mesela; 1) Yazarın, “Başkomiser” olarak “güvenlik” sektöründe bir “devlet memuru” oluşu. 2) Yazarın, “şark hizmeti” olarak Diyarbakır görevi sırasındaki anı ve izlenimlerini artısı ve eksisiyle herşeyi cesursa ifade ederek bir kitap halince herkese sunuşu. 3) Bu anıların “Ötüken Neşriyat” tarafından basılması. (Yazarın, Devlete ve Türklüğe ilişkin karşıt görünen fakat aslında, yapılan somut yanlış örnekleri açıkça eleştirisi kitapta rahatlıkla görülebilir.) Bütün bunlar başlı başına eseri değerli yapmaya yetiyor. Uzun yıllar terör ve politik olarak hep gündemde olmuş bir şehrin yazar tarafından, öncelikle edebi lezzette kültürel ve sonra oldukça nesnel denebilecek bir yaklaşımla ve ilk elden içi dolu gözlemlerle, akıcı bir dil ve hatta cesurca ifadelerle ele alınışı, bildik ve taraflı ezberleri bozarak okuyucuyu aydınlatmakta. İncelememe “Diyarbakır’da Zaman” başlığı vermeyi tercih ettim. O kadar ki, eserin bile adı bu olabilirdi aslında. “Diyarbakır Tutanağı” yerine “Diyarbakır’da Zaman” adı daha uygun olurdu. (Hem "tutanak" ifadesi resmi ve itici.) Biraz abartılı ifade etmiş olduğumun gayet farkında olarak şunu rahatlıkla diyebilirim; her ne kadar Tanpınar derecesinde olmasa da yazar, kitabının özellikle ilk bölümlerinde “Diyarbakır’da Zaman” tadını nesir olarak yakalatıyor ve kesinlikle andırıyor. “Anadolu çocuğu” bir edebiyatçı olarak Tanpınar’dan etkilenmemiş olduğu da düşünülemez zaten. Ama asıl, bunu, satır aralarındaki tasvirlerde görüyoruz. Yazılanların bir kısmını mutlaka duymuşunuzdur ama yeni ve birinci elden gözlemlerle birlikte yazılı bir eser oluşu çok anlamlı. Kitap, ilgi çekici pek çok bölümden oluşuyor ve şu başlıkları içeriyor: 1) Allah’ın Diyarbakır’ı 2) Bu Su Bağdat’a mı Akıyor? 3) Velhasıl Diyarbakır Su(r)dan İbarettir! 4) Renk-Ahenk İçinde Suriçi 5) Diyarbakır Bir Büyük Mabet 6) Diyarbakır’da Lale Bahçesinde Bir Hintli Baba 7) Müslüman Diyarbakır 8) Sevgili(m) Saraykapı 9) Şu Benim Belediye Başkanı Hallerim 10) Sereserpe İzlenimler 11) Türküleşen Diyarbakır Türkçesi 12) “Mın Bişo” 13) Kürdistan’ı Kim İstiyor? 14) Pe – Ke – Ka 15) Gaffar Okkan Efsanesi 16) Diyarbakır’da Polis Olmak 17) “Hüseyin Şehit Oldu!” 18) Sev(e)mediğim Diyarbakır 19) Diyar-ı Bikr’in Kızları 20) Başı Pasurlu Kulp 21) İzmir Uçağı Yazar, değer verdiği, halktan biri ve memur oluşunu, (söylemiyor ama) kendi üzerinden yaşayan bir örnekle gerçek bir devlet halk birlikteliğinin “ete kemiğe bürünmüş” şeklini başarıyla göstermiş oluyor. Onun gibi kim bilir ne kadar güvenlik veya kamu görevlisi de benzer şeyleri yaşadı veya yaşamakta ama yazmadı ya da yazamadı? Bilemiyorum ama bildiğim bir gerçek var ki, özellikle bireysel kültürümüz, başkalarına, bizlere veya evlatlarımıza yazılı aktarılmadığı için unutulup gidiyor. Ve meydanlar, gerçeğe aykırı bile olsa “yazılı olana” kalıyor daha çok. (NoT: Kitabın bir incelemesi de; mahzunbirokuyucu.blogspot.com/2016/01/diyarba... adresince mevcut)
Diyarbakır Tutanağı
Diyarbakır TutanağıAbdullah Mollaoğlu · Ötüken Neşriyat · 20136 okunma
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.