Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

341 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Merak etme, sen göremesende milyonlara ulaşan bir yazar oldun küçük kız
Hayalleri olan gencecik bir kalemin tuttuğu günlük bizi korkularına, yalnızlığına, yaşadığı esarete davet eden, kimi zaman güldürüp çoğu zaman düşündüren koca yürekli Anne Frank.. Savaşın Hollanda'da şartları zorlamaya başlamasıyla Anne'nin Arka Ev diye adlandırdığı iş yerinin, gizli bölmeyle ayrılan kısmında saklanarak yaşamlarına devam ettikleri haftaları ele almasıyla günlüğün oluşumu başlıyor. Kendilerine sonradan katılan Van Daan ailesi ve Dişçi Dussel ile toplamda sekiz kişilik bir gizlenmenin yaşanmışlığına tanık oluyorsunuz. Okurken hangisinin zor olduğuna karar veremedim hayatının iki yılına tanıklık ettiğim insanların artık yaşamıyor olmalarına mı? Onlar gelecek için umut ederken kendilerini bekleyen hazin sonu bilmeme mi? Yoksa yaşam dolu Anne'nin hislerini tüm çıplaklığıyla okurken, anlarken o yılları ve kendisini düşünmeden duramamayı mı? Yaşının çok çok üzerinde bir karaktere sahip oluşu yine de ara sıra çocukluğunun verdiği masumiyetiyle bu kızı aklımın bir köşesinden hiç çıkaramayacağım. Pencereden bile bakmanın ne kadar önemli olduğunu, temiz havanın, mavi gökyüzünün çoğu zaman farkında olmadığımız tüm güzelliklerin Anne'nin yaşamını okurken aslında ne kadar değerli olduğunu bir kere daha anladım. Sayfalar azadıldıkça sonuna yaklaşmak istemedim. Bir kurgu değildi okuduğum, bir roman değildi. Tüm gerçekliğiyle yaşamış bir insanın günlüğüydü. Yarım kalmış bir hayatın, devamının olmasını arzu ettiğim yazıların Anne ile toplama kampında karşılaşıp onun halini dile getiren sıra arkadaşının sözleriyle bağdaştıramıyorum. Şartların ve kampların, baş gösteren hastalıkların durumunun ağırlığını bilsem de sevgili Kitty'i (Günlüğüne verdiği isim ) ardında, onsuz bırakmış olması çok üzücü. Bergen Belsen kampından kurtulan arkadaşının "Onu gördüğümde çok zayıftı, bugün hala birbirimizi nasıl tanıdığımızı bilmiyorum. Hava çok soğuktu ve üzerinde sadece battaniye vardı. Sanıyorum bit yüzünden kıyafetleri giymiyordu." Sözleri bende büyük bir hüzüne sebep oldu.. #Savaş# Hangi dönemde ve ne sebeple olursa olsun sonuçlarının çok acı olduğu kesin. Günlüğün bir bölümünde Anne, Türkiye'nin savaşa gireceği yönünde yapılan duyuruyla çıkarmanın olacağı ve kurtulacakları yönünde büyük bir sevince kapılıyor. Ardından sadece o dönem ki bakanlarımızın aslında savaşa girmemek adına uyguladıkları dış politikadan habersiz olarak tarafsızlıklarının kısa sürede sona ereceğini bildiriyorlar. O sırada demek istedim ki; Anne yaşadığın savaşı büyük acılarla yaşamış olan benim güzel ülkem hala Birinci Dünya Savaşının yaralarını sarmakta... Ama yapabilse sizleri kurtarırdı.. Bugün savaş halinde olan insanları, Filistin'i sizin gibi acı ve zülm görmüş bir milletin (Yahudi) torunlarının aynı acıları yaşatıyor olması ne büyük bir ironi ve akıl almaz bir durum değil mi? Anavatanı olmadıkları için kendini yaşadığı ülkeye ait saymanın ve oradan atılmaya çalışılmanın acısını anlatan Anne bugün Filistin'e inanamazdı eminim. İnsanların içinde ki yok etme arzusunu da ben hiçbir zaman anlamayacağım. Hemen hemen her yazara yaptığım eleştiri yok bu incelememde. Üzerinde imla hatalarının düzeltilmesinin yapıldığı ama tamamıyla kendi hür fikirlerine sahip ve bunları birçok yazardan daha iyi kaleme almış olan, göremese de umduğu gibi iyi bir yazar olmuş Anne Frank var. Ve ben herkese onu okumalarını onu tanımalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
Anne Frank'ın Hatıra Defteri
Anne Frank'ın Hatıra DefteriAnne Frank · Epsilon Yayınevi · 20237,4bin okunma
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.