Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

165 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Timbuktu ; Son temiz yer...
Timbuktu’yu sadece “ bir köpek ve adam arasındaki ilişki” ya da “ köpeğin gözünden dünya” olarak algılamanın çok yanlış olduğu düşüncesindeyim. Aslında bunun için öncelikli olarak kitapta bilgisi tam olarak yer almayan,ütopik olarak bahsedilen Timbuktu’yu bilmekte yarar var. Araştırmalarıma göre, Timbuktu 1988 Unesco Dünya Mirası Listesine giren Afrika’da asırlar boyunca ilim ve kültür merkezi olmuş, altın ticaretinin bir zamanlar kalbi olan Müslüman bir kent. Bir afrika atasözüne göre: “ Tuz kuzeyden, altın güneyden, gümüş beyaz adamın ülkesinden gelir. Allah’ın kelamı ve bilgeliğinin hazineleri yalnızca Timbuktu’da bulunur.” . XI. Asır sonlarına doğru kuzey Afrika’da ticaret merkezi olarak kurulan giderek daha mühim bir şehir haline gelen Timbuktu, avrupalılar tarafından yıllarca “ nerede olduğu bilinmeyen” ve “Evleri altından olan şehir” gibi efsanelerle nam salmış. Yeni pazar, yeni kaynak ve ticaret yolları arayan Avrupalı kaşifler ; maksatlarını geliştirmek için dört bir yana ayrılırken , bu isteklerinden biri de Timbuktu’ya varabilmek olmuş. Ancak çok azı hedeflerine ulaşabilmiş. Bu da Avrupalılar tarafından, Timbuktu’ya verilen altın şehir imajı yanına “ uzak ve ulaşılamaz” imajlarını da kazandırmış. Hatta literatürde ingilizceye “to Timbuktu and back” “İt is a long way to Timbuktu” gibi tabirlerin de girmesi bunun göstergesi. Larry Diamond ; “ Timbuktu, son temiz yer, yalıtılmışlığın , saflığın anası burada. ... Cennet gibi cehennem gibi insan kafasında varlığından sık sık kuşku duyulan fakat asla vazgeçilmeyen bir yer Timbuktu. “ diyor. Bu bilgiler ışığında bakarsak Paul Auster’in romanında, ölecek olan Will’in gideceği yer olarak Timbuktu’yu belirlemesi rastlantı değil. Auster “ Bu dünyanın haritasının bittiği yerde, Timbuktu’nun haritası başlar. “(s.50) demesi de bir zamanlar Avrupa insanının hayali olan Timbuktuya yönelik bir gönderme. Amerikalılardan daha çok Avrupalılar tarafından okunması gerçeğini ve kitapta Amerikan rüyasına yaptığı eleştirileri göz önünde bulundurursak, yazarın bu göndermeyi neden yapmış olabileceğini de çözebiliriz. Sarhoş, yarı deli bir Yahudi olan Will’in akıl hastanesi sonrasında ani bir kararla Hristiyan olması , kendisi de Yahudi olan Paul Auster’in gençlik döneminde beş parasız olarak baba evine döndüğü günlerle bağdaşırken, Will’in ölümünden sonra gideceğini düşündüğü yerin “ulaşılamaz” olmanın ötesinde Yüzyıllarca Müslümanların egemenliğinde olan topraklar olması, Auster’in “bu ve öbür dünya “ üzerine dinsel bir eleştiri yaptığını da gözler önüne seriyor. Maddi doygunluk içinde , özgür olunmadan mutlu olunabilir mi? Kişi kader yazgılarını değiştirebilir mi? Gibi soruları Kemik Bey üzerinden okura yönelten Auster kader, irade, alın yazısı,öbür dünya, inanç ve hiçlik gibi olgulara değinirken, aynı zamanda eleştiriyor. Eseri safi bir köpek romanı dışında başka pencerelerden bakarak bir insanlık eleştirisi olarak okumanın ; insana,hayvanlarla empati yapma yeteneği kazandırmasının yanında aslında toplum empatisini de kazandıracağı kanaatindeyim.
Timbuktu
TimbuktuPaul Auster · Can Yayınları · 2018593 okunma
··
310 görüntüleme
Bilal okurunun profil resmi
Harika bir inceleme . Kitabı okumadan kitabı yaşamış gibi olduk .
.Berceste. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. ☺️☺️
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.