Net olarak söyleyeyim bu kitap açık bir şekilde kitap olmaktan ziyade İslam’a karşı art niyetle yazılmış bir yazılar topluluğudur.
İlk kitaba yazdığım incelemedeki gibi maalesef Turan Dursun gerçekleri söylemekten çok karalamaya, yermeye ve bir dini çökertmeye çalışıyor; çünkü maalesef işine gelenleri yazıp, işine gelenleri kabul ettirmeye, empoze ettirmeye uğraşıp işine gelmeyenlerden ise hiç bahsetmiyor, eğer ki bunları gerçekten yapıyor olsa Turan Dursun’un iyi niyetine, samimiyetine hak vereceğim, yani kitapların önsözlerindeki gibi veya sağda solda yazanlar gibi mükemmel bir kişilik veya insana, insanlığa ülkeye büyük bir faydası olan biri değil. Değerlere saygısı yok en başta. Bir de anlamadığım bir nokta var ki benim Turan Dursun için harika kişilik, bilgi dehası veya cumhuriyet devriminden sonraki en önemli olay gibi abartılı övgülerin söylendiğini okuyorum. Bu adam bunları hak etmek için ne yapmış? Tamam konuştukları, yazdıkları o dönemlerde dile getirmek söylemek çok zordu, büyük bir cesaret göstergesi ama bunları yapmak, dile getirmek bu kadar mı büyük olay? İnsanların değerlerine, inanışlarına hakaret etmek bu kadar mı yüce davranış? Hakaret diyorum evet çünkü kitap içinde açık bir şekilde hakaretler, laf atmalar var. Bir insan bir değeri, bir dini veya bir kültürü tabii ki eleştirebilir, kendince veya dünya gerçeklerine dayanarak yanlışlarını tabii ki söyleyebilir ama bu “Muhammed’in şeyinin keyfi” diyerek, “Muhammed’in karıları” diyerek veya “Âişe, Muhammed’in şeyinin keyfine karşılık Muhammed’ten intikam almış olabilir mi?” diyerek olmaz. Kimse kimsenin değerlerine, savunduklarına bu şekilde dil uzatarak eleştiremez, bakın kimse diyorum hani diyorsunuz ya iyilik, saygı ve ahlak için dine gerek yoktur diyorsunuz ya işte tam da burada, bu kısımda bu dediğinizi uygulama zamanı, Dursun’un yanlışına yanlış deme zamanı. Arkadaşlar biz futbol maçları için, tuttuğumuz takım için kavga eden yaratıklarız (ben dahil) kimse öyle kolay bir şekilde dinine, kitabına, peygamberine laf söyletmez, her bir insan bir değildir. Biri sözlü eleştirir biri ise fiziksel müdahale ile tepkisini gösterir. Dursun’un öldürülmesini her ne kadar doğru bulmuyor olsam da dünyanın neresinde olursanız olun, hangi değeri eleştirirseniz eleştirin üslubunuz bu olduğu sürece başınıza bir bela açılması en büyük olasılıktır.
Turan Dursun’un “Din yalan, Allah yoktur” şeklinde sunduğu argümanların hemen hemen hepsi ya çok zorlama, ya çok tutarsız ya da aksi iddia edilebilen türden ama bakın dedikleri bu saydığım üç sebep dışında olsa son derece de haklı olduğu argümanlar olacak. Bu kitabın içeriğinde genel olarak hadisler üzerinden tezini sunuyor Dursun, haklı çünkü bunu yapabileceği en kolay ve en etkili yol hadis kaynaklarında yazan hadisler; ama bunda da maalesef ilk başta dediğim gibi işine göre hareket ediyor. Hadisleri inkar edemezsiniz dinden çıkarsınız diyor, çok bilgili ya, din tarihine çok hâkim ya ama hiçbir şekilde de bu hadis kaynaklarının peygamber ölümünden ortalama 200 – 300 sene sonra yazıldığını, rivayet edenlerden değil de bilmem kaç kuşak altındaki kişilerden toplanıp kaynaklara bu şekilde geçirildiği söylemiyor, söyleyemez çünkü kendi tezini kendisi çürütmüş olacak bu sefer. Bir hadisten örnek veriyor ama Kur’an’da bunun tam tersi ayet var iken bunu dile getirmiyor, bu hadisi kabul etmek zorundasınız yoksa dinden çıkarsınız diyerek aklı sıra kendi savını kuvvetlendiriyor.
Demem o ki Turan Dursun, Allah’ın dinini Allah’ın kitabından çok kendisi gibi çıkıp kitaplar yazan kişiler üzerinden eleştiriyor ve dini de Allah’ı da yıktığını sanıyor. Okuyanlar, sevenler ise kendilerini büyük bir bilgi yumağının içinde görüp geliştiklerini, ileri gittiklerini sanıyorlar.