Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

222 syf.
·
Puan vermedi
·
30 saatte okudu
=İki= Faulkner'ın başyapıtlarından birisi olduğu kabul edilen Döşeğimde Ölürken, hakikaten okuması keyifli, ve zahmetli de olabilen, güzel bir eser. William Faulkner'ın en önemli özelliklerinden birisi olan dilin insanı, mekânı anlatmak için yeni tekniklerle kullanılması ve zihinde akıp giden düşünce ve imgelerin amaçlanan doğrultuda kullanılması, bu kitapta da kendini gösteriyor, ancak Ayı kitabının özellikle 4. bölümüyle kıyasladığımızda Döşeğimde Ölürken gerçekten de çok yalın, çok sade kalıyor; ancak bu sadelik de kimi zaman aldatıcı bir özellik taşıyor. Döşeğimde Ölürken 1930'da basıldığında aldığı eleştirilerden biri, 15 farklı karakterin konuştuğu bölümlerde dilin gerçekçi bir his yaratmaması; çünkü bu karakterler böyle konuşmazlar, konuşamazlar diyor eleştirmenler. Oysa aslında konuşmaları değil, zihinlerindeki bilinçli ve bilinçsiz sözcük ve imge akışı söz konusu. Yazarın yapmak istediği şey; yaşanan olaylar ve olayların sürüp gitmesine dahil olan karakterlerin zihinlerinde ne olup bittiğini bazen uzun, kısa sayılabilecek (ve bazen çok çok kısa mesela tek bir cümle ile), devrik ve anlamayı zorlaştırıcı cümlelerle kağıda geçirmek: Faulkner hisleri, duyguları ve olayları anlatmıyor temelde, olaylar oluyor, meydana geliyor, yaşanıyor, Faulkner'ın karakterleri ise bu olaylara zihinlerinde geçmişin ve şimdinin izleriyle, hisleri duyguları ve belirip kaybolan imgeleriyle algılıyor ve onlara tepki veriyor. Yazar olayları art arda aktarırken karakterlerinin zihinlerini yazıyor; karakterlerin zihinleri onların duygularını, tepkilerini yansıtıyor. Çoklu anlatıcının kullanılmasının bir diğer anlamı aynı olayı, gerçeği yaşayan insanların bakış açılarına temas ettikçe başka tepkiler, başka algılar olduğunun bize gösterilmesi olabilir; kendi bakış açısıyla ve bütün karakterlerinin yerine yazan yazar bu sefer her bir karakterinin zihninde onun ne görebildiğini, hissedebildiğini ve yaşadığını aktarmaya çalışıyor. Böylece birden fazla bakış açısını, algıyı, zihni anlamaya çalışıyoruz. Kitabın hikâyesi, Mississippi'de yazarın Sartoris kitabından başlayarak bütün kitaplarında ana mekân olarak geçen hayâli Yoknapataphwa bölgesinde geçiyor: Addie Burden ölmek üzeredir ve ailesi de en büyük oğlu kadının tabutunu çakmaya devam ederken kadını baba topraklarına götürüp gömmek için hazırlık yapmaktadır. Bu hazırlık tartışmalar, itirazlar ve sırlarla dolu iç monologlar, diyaloglarla örülü halde başlar ve sürer. Kitap boyunca konuşan karakterler kronolojik akışı verir, ama biz esas olarak karakterlerin zihinlerini takip ederiz. Burada hem ses, hem gürültü, hem öfke vardır; bu sesler bir uğultu yaratıyor da diyebiliriz, ancak bu uğultunun her yöne bakarak seslerin sahiplerini daha iyi anlamamız için bize bir araç yaratan yazarın başarısı olduğunu söyleyebiliriz: bölümler ilerledikçe en büyük değeri muhafazakârlık, geleneklere bağlılık olan bir güneyli ailenin aslında aile olamadığı, yanlış ilişkilerler sürdüğü, sevgisizliğin de var olduğu bir karmaşa olduğunu görürüz: Addie ne eşini ne evlatlarını sevmiştir, bir tek Jewel hariç çünkü o başkasındandır; Ansie yani kocası kendisinden başka kimseyi sevmemiştir, en ilginç karakterlerden olan Vardaman Ses ve Öfke'deki Benjy gibi bir karakter olduğunu düşündürür bize, Darl delirir ve tımarhaneye kapatılır, Casey'nin bir kez daha bacağı kırılır, Dewey bir zenciden olan çocuğunu aldırır ama bedelini öder, bir de bir yangın yaşanır. Bir de sel. Ve hepsinin içinde anne Addie'nin tabutu vardır. Baba toprağına büyük badireler atlatarak vardıklarında insanlar tabuttan gelen kokudan tiksinir. 10 günlük bir yolculuktur çünkü yaşadıkları. Çürüyerek kokarak nihayetlerine varmışlardır. Baba Ansie esas derdi olan yeni dişler ve yeni bir eşle geri döner cenaze sonrası. Peki döşeğinde ölen kim? Baba toprağına gömülmek vasiyeti olan Addie mi? Tutuculuğu ve eskimişliği ile Amerikanın güney eyaletleri ve ahlâk anlayışı mı? Ailenin ölümü mü? Eski tarz anlatımların kenara bırakıldığı edebiyat üslûbu mu? Faulkner çünkü 20.yyın başında en büyük kalemlerden birisi olarak geleneksel anlatım tarzını değiştiren yazarlardan biri olmuş. Ölen her ne ise dilin bu ölümün içinde böylesi kıvrak, güzel bir şekilde hayat çıkarabilmesi ve bir türlü eskiyememesi, ölememesi bu eserin, ne kadar güzel. Döşeğimde Ölürken'i, muhakkak, edebiyat seven her okura öneriyorum. Çok kolay bir okuma olacağını söyleyemem, ama çok güzel bir okuma olacağını söyleyebilirim.
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 20181,234 okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.