Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
odanın manzarası
Kişisel gelişim biz doğduğumuz andan önce başlayan bir süreç. Anne karnında başlıyor elbette ama genetik bir sürü faktör ve ailesel şartların yanında coğrafi şartların ortasına doğuyoruz. Biz hiç bir zaman “boş bir sayfa” olarak gelmiyoruz dünyaya. Şartların zaten şekillendirdiği bir ortama önce konuk sonra o şartların sonucu oluyoruz. Dokunuyoruz her şey ve bize yakın insana. Onlarda dokunuyor elbette bizim hayatımıza. Etkileşim bir insan davranışı ve pek çok yolu var bunun. Bir kısmı unutulmuş bile olsa. “Mektupları düşünelim -nasıl kahvaltıda geliverdiklerini ya da gece vakti, damganın ölümsüzleştirdiği sarı pullarıyla, yeşil pullarıyla- çünkü insanın kendi postaladığı zarfı bir başkasının masasının üzerinde görmesin, edimlerin her şeyi nasıl kesip koparıverdiğini ve bize yabancılaşıverdiklerini fark etmek demektir. Ancak o zaman zihnin bedenden sıyrılıp çıkma gücü gözle görülür olur ve belki de masanın üzerinde yatan bu kendimizin hayaletinden korkar ya da nefret eder ya da onun ortadan kalkmasını dileriz.” Ayrıntılar ise çoğu zaman görmezden geldiğimiz boşlukları oluşturur. Çatının şekli, insanın suratı, operanın sahnesi. Dokunulan tüm anlarda kalan tüm dokunuşların izlerinde bir gelişim gösteririz. Unutulan anların kalıntıları kara kutularda, hediye edilen eşyada, şömine üzerinde ki fotoğraflarda aranır. Ya da gizlidir. Bu yolculuk sırasında bir sürü kayıp da yaşanır. Bize kattıkları veya aldıkları ile birlikte elimizden kayıp giden aslında koskoca bir dünyadır. Yol öğrenme sürecidir: “...bir hocaya öğrettiğinin imgesini ayna olarak tut ayna kırılır.” Bizde ki öğrenim süreçleri bize özgüdür ve yansımaları da bize aittir. Bir eğri tümsekli bir yoldur yaşam. Bu yolda daima başarı olmadığı gibi başarısızlık da yok. Aslında çoğu zaman tek düze bir çizgide ilerleyen bir hayatımız var hepimizin: “Felaketler, cinayetler, ölümler, salgınlar değildir bizi yaşlandıran ve öldüren; insanların nasıl baktıkları ve güldükleri, otobüslerin basamaklarını nasıl hızla tırmandıklarıdır.” Ayrıntıların yarattığı boşlukları seçen bir yazarın kaleminden bu süreci izliyorsunuz. Düşünsel bir akış tekniği ile zamanın çizgisel olmadığı bir mekansallık içinde yazmış. Olay insanlık tarihini etkileyen bir savaş öncesini ve sonrasını kapsıyor. Birinci dünya savaşı. Bu şartlarda İngiltere’in yaşadığı kültürel ve sosyal değişimi görüyorsunuz kopuk kopuk. Ama asıl bir gencin yaşamına konuk oluyorsunuz. Derinlemesine ve ayrıntıların ön planda olan bir düzlemde. Dokunuşların izlerini sürüyor bakışların bize kattıklarının izini. Kutularda gizli anıları ve o anlara ait anlara götürüyor bizi yazar. Oda bağlamında kişisel gelişimin ve sosyal kültürel değişimin izlerini. O odayı girip kokluyor penceresinde ki çiçeği kenara çekip manzarasının keyfini çıkarıyorsunuz. Yollar yıllar akıp giderken odanın sahibinin kaybını hissediyorsunuz. Ailesel ve kültürel şartların bir araya gelip yonttuğu o ruhun kıvrımlarını arıyorsunuz odanın penceresinden. Kolay bir dil seçmemiş yazar. Biraz yoğun bir anlatım seçmiş biraz daha dikkatli okuyun demiş. Keyifli okumalar!
Jacob'un Odası
Jacob'un OdasıVirginia Woolf · İletişim Yayınları · 2018389 okunma
··
72 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.