Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

629 syf.
·
Puan vermedi
Fatih İnce Memed
Bu inceleme bu kitabı okuyanlarla hemhâl olabilmek için yazılmıştır. … Atına binip hep gider misin? Bilmez misin atından ayrılan bir vezir zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı… … Kalbimizi kuşatmaya yeminli bir İnce Memed, hani desem ki Fatih İnce Memed, benim gönlümde ve gönlümün nazarında hiç sırıtmaz. Bir sevinç kaynağı olur. İnce Memed’i okurken, bir insanı, bir gönlü tanımaktan, bir insanı okumaktan bahsediyorum, İnce Memed, benim çok tanıdık olduğum bir yüreğe benziyordu; karıncayı bile ezmekten imtina edecek bir yüreğe. İnce Memed 2’de İnce Memed bir gün bir evin köşesinde durmuş, üstündeki kıyafetlere bakmış, yanında bir küçük çocuk belirmiş, ona kim olduğunu sormuştu. O da gülümsemiş, ismini söylemiş ve göndermişti çocuğu. Ardından “Ben… Bu kıyafetler içinde, burada bir eşkıya olarak ne yapıyorum?” demişti. “Ben bir karıncayı bile incitemem.” Kargışlara yüreği dayanmayan, düşünceler içinde kendini paralayan; içindeki kurdun kalbindeki elmalarının içine girip kemirdiği bir gönle benzetiyorum. Bir insan tanımaktan, bir insan okumaktan, Türkiye’yi anlamaktan söz ediyorum. Hatta denebilir ki Petersburg’u anlamaktan. Zira bir gün Yaşar Kemal’e neden hep Çukurova’dan bahsedildiği sorulduğunda; Dostoyevski’nin de anlattığı Çukurova’dır, demişti. Bir memleketi anlamaktı, bu kitabı okumak. Feodalizmin, kadın-erkek eşitsizliğinin, töre denen terörün, “ağa” denen kan emicinin tarumar ettiği bir toplumun topraklarının en derininde bir köstebek gibi dolaşmasından söz ediyorum. Kitapta çocukların Kel Eşkıyayı gömmeye niyetlendikleri bir bölüm var: Bu bölümde kadın-erkek eşitsizliğinin normlarla birlikte küçüklükten itibaren insan ruhuna sirayet edişini izliyoruz. Mustafa, Cemal, Fevzi, İsmet, Veysi, Gülbahar kahramanlarımız. Kahraman isimlerine dikkat edelim zira şerefli bir Cumhuriyet savunucusu olan ve Mustafa Kemal Paşa aşığı olan Yaşar Kemal’in karakterlere yüklediği görevler de o denli gerçek. Aşık Mustafa, sanatı seven ve önder kişiliğe sahiptir. Fevzi de bir miktar Mustafa’dan yüreklenir. İsmet, Mustafa ne derse onu tekrarlayan ve gayriihtiyari onaylayan kişidir. Cemal çok fazla ortalıkta gözükmez, zaman zaman Mustafa’nın direktiflerini yerine getirmek için ortaya çıkar. Veysi biraz korkaktır. Veysi ve Gülbahar hangi tarihi kişiliklere işaret ediyor bilemiyorum, onun da muhakkak işlevsel bir yanı vardır. Şimdi gelelim normlar ve töre terörünün getirdiklerine bakalım. Murt çalılarının dibinde olan bu çocuklar Kel Eşkıya’yı görünce töre* (t*re) gereği bir ölünün muhakkak gömülmesi bir mezar sahibi olması gerektiğini söylerler. Gömmek için bütün işleri bir tasarı halinde ifade eden ve lider kişiliğiyle karşıma çıkan Mustafa bir yandan da Aşık’tır. Saz bilir, sanat bilir bir Mustafa’dır ve sözü de dinlenir. Ölüyü gömmekten korkan Veysi’ye Mustafa “Sen erkek değil misin?” veryansınını eder. Mustafa’nın bu veryansını bugün Türkiye’de bir erkeğin ağlamasını onun felaketi olacağı fikrinin temelidir. Erkekler ağlayabilir önermesini yavaş yavaş kabul etmeye çalışıyoruz. Bir baba olan erkek ağlayabilir, bir koruyucu olan ağabey ağlarmış; yavaş yavaş idrak ediyoruz. Ancak hala gözyaşlarını kapalı kapılar ardında döken, gözyaşlarını bir fanusta döken erkeklerle dolup taşan memleketin erkek zulmü de bitmez. “En çok kadınlar düşmanıdır kadınların” ve yine en çok erkekler düşmanıdır erkeklerin. Gözyaşları güçsüzlüğünü gösterir onlar için. Gözyaşı başarısızlık, başarısızlık felakettir onlarda. Kadın-erkek eşitsizliğinin ilk basamağı olan bu olayda; Gülbahar, bir adım geri bırakılır; “sen kızsın” denilenerek. Temizliğin bir unsuru olan ölünün kokusunu bertaraf etme fiili de kadın kişisi olan Gülbahar’ın omuzlarının yüküdür. Roller ne denli toplumsal, roller ne denli töresel yahut ne denli terörsel. Kel Eşkıya’yı gömen beş kişinin büyük emeklerine karşın sevinen en çok liderdir. Tek başına bu işi başarmışçasına “Allooooş” diye Çukurovalıca sevincini dağlara, murt çalılarına duyurur ve elbette sözünün altında olan diğer dört karaktere de. Bu kitapta, feodalizm var. Feodalizm bundan yıllar evvel J.J. Rousseau’nun dediği gibi kendisine legal bir biçimde yer buldu. Feodalizm, fetihlerin durmasıyla Roma’daki para kaynaklarının azalması neticesinde para kaynağı yaratmak için aldığı vergileri artırdı ve tüm köylüleri birer birer kaybetti. Aslında kaybetmiş değildi, cebren çalıştırarak “kölelere” toprak vererek ağzına bir parça bal sürdü ve üretimde sirkülasyonu sağladı. Roma imparatorluğuna göre tarımın köleler tarafından yapılması imparatorluğun bir lütfuydu zira tarım yapmak özgürlerin işiydi. Köleler bu statü farkının keyfini bir miktar yaşadı ve bereketli toprak üzerinde bir yalım ışığı gördüler. Gördükleri ışık, gölgeler içinde gözlerini aldı, aydınlık bir karartı halini aldı ve daha ne olduklarını kendileri de anlamadan imparatorluğun yıkılışı meydana geldi. Yani denebilir ki fetihle birlikte düzen tamamen değişti. Feodal beylikler yıkıldı. Bir Fatih'le bir çağ bitti, bir çağ başladı. -Burada hemen bir not vereyim. Ortaçağ'ın sonu Yeniçağ'ın başı saydığımız İstanbul'un fethi Türkiye'nin eğitim müfredatında geçerlidir, oysaki bunu matbaanın bulunması olarak kabul eden de vardır, Fransız İhtilali olarak kabul eden tarihçiler de vardır. Benim maksadım burada tarihi kendi harsımızdan ele almak.- Fatih İnce Memed’in feodalistlerden çektiği ıstırabı anlatan bu feodalizm öyküsünde Yakınçağ’da bir Ortaçağ yaşandı. Derebeyi desek yerli yerinde olacak bir Murtaza Ağa, bir Mahmut Ağa belası çıktı. Zaten bir Abdi Ağa gider bir Abdi Ağa gelirdi. Ancak Yaşar Kemal bize bir şeyin sözünü verdi: “Bir İnce Memed gider; bin İnce Memed gelir”. İnce Memed’in yüzleştiği bu memleket derdinde binleştiğini de göreceğiz. Bu Yaşar Kemal’in biz okuyuculara vaadidir. Kapitalizmin hicvedildiği ve Komünizmin zemmedildiği bu romanda açık seçik bir piramit yer alır. Radikal bir sisteme sahip olan bu piramitte, alttan üste geçiş, üstten alta geçiş yoktur. En alt tabakada çiftçi köylüler, üstünde hükümet ve onun üstünde de ağalar vardır. Aslında hükümeti bir üst sıraya almak düz mantıkla mümkün ancak konu İnce Memed’se bu imkansız. Zira hükümetin adamı dahi, adaletin simgesi olan yargıç dahi ağanın maşasıdır. Toprak sahibi olan söz sahibidir. İnce Memed 1’de İnce Memed bir gün uzun boylu arkadaşı Cabbar’la kasabaya gider. Orda Hasan Onbaşı’yla tanışır. Hasan Onbaşı ona kasabada ağanın olmadığını söyler. “Burada herkes kendi kendisinin ağasıdır” der. “Burada ağa diye zenginlere derler. Ağa çok... Bu kasabadaki tarlalar, az çok herkesindir. Tarlasızı da var tabi. Bu dükkanların her birinin bir sahibi var. Tabi “ağalarının” çok. Fıkaraların az. Çok fıkaranın da hiç yok.” İnce Memed, radikal bir feodalizmin içinden taş yürekli derebeyliklerden çıktığı için bu kapitalizmi pek masum bulmuş, ömrünün hayali yapmıştı. Bir gün gidecekti ve ağalık belasından kurtulacaktı. Ağalık belasından kurtulamayan İnce Memed, köyünü kurtarmaya söz verdi. Aslında bu sözü veren İnce Memed değil, İnce Memed’in kurdu oldu. Gözünün içine tam gözbebeğine düşen çakır ışıltı bütün derebeylerinin gözlerinde bir kurşuna döndü. İnce Memed’in atı da onun içindeki ateş oldu. Kimse tutamadı, kimse yakalayamadı. O at İnce Memed’in bu memleket içinde taşıdığı imandı. Hz. Ali’nin Düldül’ü denmesi de Rasûlullah (s.a.v) Burak bineği denmesi de bundandı. İnce Memed’in atı, bütün köylünün içindeki o efsanelere duyduğu saman alevi gibi çabuk yanan, çabuk sönen parıltıdandı. Köylüler, bizim memleketin özeti niteliğinde. Bir gün başına taç ettiğini, diğer gün rüsva eder. Rüsva eylediğini ertesi gün başına taç eyler. Mahmut Ağa’ya edilen sinkaflar bir İnce Memed için alkış olur, İnce Memed için edilen kargışlar bütün memleket için bir nasihat olur. Bozuk hükümet sistemini, adaletin hükümet adamına kalamayacak kadar “haysiyetli” bir kavram olduğunu anlatır bize Kemal, bize bizi anlatır.
İnce Memed 3
İnce Memed 3Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202319,4bin okunma
··
184 görüntüleme
Emin K. okurunun profil resmi
Sitede her geçen gün yeni bir İnce Memed incelemesine denk geliyorum, genelde de bunlar, merak uyandıran destan gibi incelemeler oluyor. Sizin, bu ve diğer İnce Memed incelemeleriniz de aynı şekildeydi Dilek Hocam. Okuyanlar için iyi bir halleşmedir muhtemelen, okumamış olan benim gibi diğer okurlar için de ilgi çekici oluyor :) Ayrıca metne gelirsek; inceleme içerisindeki bağdaştırmalar da yerinde ve dikkat çekiciydi. Son iki paragrafsa toparlayıcı özet niteliğindeki nokta atışları gibiydi. Ben keyif aldım ve bu incelemeyle seriye biraz daha yaklaştığımı hissediyorum. Emek vermişsiniz, elinize sağlık :)
nosthalgia okurunun profil resmi
Epey vardı incelemesi evet, ben de kendi gözümden yazmak istedim. İncelemenizi beklerim, okuduğunuz için teşekkür ederim Emin Hocam. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.