Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

228 syf.
·
Puan vermedi
Kadının varoluşu
Merhaba 1000k sakinleri. :) Kitabımız “ Kışkırtılmış Erkeklik ve Bastırılmış Kadınlık ” üstüne birkaç kelime etmek planlarım arasında yoktu aslında lakin bazen bazı kitapların bitmesiyle kısada olsa bazı şeyler söyleyesi geliyor insanın. Bu kitapta onlardan biri oldu ve tabiki okuyacak arkadaşlarada neyle karşılaşacaklarını en azından göstermek için birkaç kelime sarfetmeye çalışacağım kitap hakkında. Yazarımız Erdal Atabek ‘in önceden
Kendi Yurdunda Sürgünsün
Kendi Yurdunda Sürgünsün
kitabını okumuştum. Kitap daha çok yazarın o dönemki siyasi yazılarını içeriyordu. Yer yer ağırlaşan ve konudan uzaklaşan bir çizgisi vardı ama sonuçta köşe yazılarını derlediği bir kitaptı. Bu kitaba gelirsek aslında yazarın okuduğum iki kitabını da birazda isimlerinin çekiciliğine aldanarak aldığımı itiraf etmeliyim. Kitap iki bölümden oluşmakta ve kitabada ismini veren “Kışkırtılmış Erkeklik ve Bastırılmış Kadınlık “ konusu daha ağırlıklı olarak ilk bölümde geçmekte ikinci bölüm ise şahsi fikrime göre daha basit kalmış ilk bölüme göre. İkinci bölüm biraz daha kadınlara tavsiye noktasında kaleme alınmış. Kadının sürekli, sorunu ve çözümü bir başkasında arama yerine kendine dönmesi gerektiği ifade edilmiş. Kitap kadın merkezli olmasına rağmen erkeği saf dışı bıraktığını düşünmeyin çünkü kadını ortaya koyan toplum aynı şekilde erkeğide meydana getirmektedir. Yazar kitaba başlarken anne – babaya sorulan “ Neyiniz olsun istiyorsunuz? Kızınız mı? Oğlunuz mu? “ sorusuna yanıt arayıp bu soruya verilen cevapları irdeliyor. Şimdi ben bu ifadelere çok fazla yer vermeden aslında verilen bütün cevapların altında erkek egemen toplumun “ erkek adamın oğlu olur “ ifadesi yatmakta olduğunu hatta bunun bir uzantısınında “erkek adamın erkek damadı olur” kullanımı olduğunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Daha sonra ise aslında toplumun yarısını oluşturan kadınların çocukluk fotoğraflarının neden az olduğu üzerinde durulmakta. Bunun sebebinin ise Fallo-krasi oduğunu ifade etmekte. Fallo-krasi nedir diye baktığımızda fallus erkek cinsel organı, krasia ise güç anlamına gelmektedir. Fotoğraflarda genelde sırt üstü yatan çıplak erkek bebeklerinin olmasının en büyük sebebinin Fallo-krasi olduğu üstünde durmaktadır yazar. Bir diğer değinilmesi gereken konu ise “ sünnet düğünü “ dür. Kadınların genç kadınlığa adım atması noktasında böyle bir “ düğün “ kutlaması olduğunu düşünebiliyor musunuz? Durun hemen gözleriniz kararmasın olur mu öyle bir şey demeyin. Çünkü şu anda olduğunuz toplumun önyargılarını kusuyorsunuz bana. Bu tarz bir kutlama İtalya da mevcut . Bir kız regl olduğunda arkadaşları, akrabaları ve ebeveynleriyle birlikte kutlanıp ona artık “genç kadın” anlamına gelen “ Signorina “ denmektedir. Başka çözümlerde var tabi misal “ sünnet düğünü ” kavramını kültürünüzden ihraç etmek gibi. Bu da mı memnun etmedi sizi. Kadın-erkek eşitliğini pek umursamıyorsunuz o zaman herhalde. Bende daha çok kelam sarfedip kendimi yormayacağım. : ) Benim ilgimi çeken yerlerden biride kadının varolmasının iki noktaya indirgendiğini ifadesi oldu yazarın. Bu iki nokta kadının bir erkeğin eşi olarak yada anne olmak olduğunu ifade ediyor. Hatta bende katkı yapayım bu ifadeye anne olmak noktasında eğer çocuk erkek olursa bu varoluş dahada sağlamlaşmaktadır. Çok mu sert oldu bu ifade bence yumuşak bile kaldı biraz pratiğe dönün. Kadının sürekli kendini daralttığını söylememe gerek var mı bilmiyorum ama gözlemlediğiniz düşünüyorum hele ki kadınların bunu deneyimlediği konusunda şüphem yok. En basitinden ev paylaşılmaya çalışılsa evin kadınına düşecek yeri bellidir. Neresi olduğunu tahmin ettiniz mi? Tabiki “ mutfak”. Mutfak deyip geçmeyin aslında evin kontrol merkezidir bir çerçevede. Kadının kendi isteğiyle hapsolduğu hücresinden farkı yoktur. Çoğu zaman erkek ve çocuklar o kontrol merkezine sokulmaz bile oysaki kadın aslında kendi hücresinin duvarlarını örmekte ve her seferinde bir tuğla eklemektedir. Yazarın kitapta vurguladığı ve evli çiftlere yönelttiği bir soru var bende ayni şekilde evli çiftler için paylaşayım: " Bir kere daha dünyaya gelseniz yine aynı erkekle/kadınla mı evlenirdiniz? " Az çok cevapları tahmin ediyorum umarım sizde kendinize dürüst olursunuz. :) Aslında bu konuda daha çok şey söylenebilir lakin ben daha fazla sizi yormayayım ve yazarın söylediği bir ifadeyle yazımı sonlandırayım. Erkek kadınla erkek olur. Kadın erkekle kadın olur.
Kışkırtılmış Erkeklik Bastırılmış Kadınlık
Kışkırtılmış Erkeklik Bastırılmış KadınlıkErdal Atabek · Cumhuriyet Kitapları · 2018490 okunma
··
570 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
flechazo okurunun profil resmi
Elinize sağlık. Toplumsal cinsiyet ve rolleriyle ilgili kitapların okunduğunu gördükçe icim içime sığmıyor. Sünnet düğünü konusuna o kadar isabetli değinilmiş ki... Üzerimize yapışan toplumsal rollerin bilincinde olan ve buna karşı koymaya çalışan insanların sayısının giderek artacağını hissetmek harika..
bhmflzf okurunun profil resmi
Umarım dedikleriniz olur. Lakin benim gözlemlediğim pek içaci değil evet toplumsal cinsiyet,cinsiyet rolleri...vs okunmaya tartışılmaya başlandı lakin pratikte en çağdaş diye nitelediğimiz kadın ve erkek bile hâlâ gelenekselleşen cinsiyetçi tavırlar sergiliyorlar. Misal çağdaş bir erkeğe veya kadına oğlunuz veya kızınızın hemcinsinden hoşlanması hakkında ne düşünüyorsunuz sorusu sorulsa cevapları geleneksel ifadeler olacaktır. Çünkü manevi kültür maalesef değişmesi için yüzyıllar gerekiyor hâlâ.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.