Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

220 syf.
8/10 puan verdi
Tam anlamıyla lafazanlara yönelik bir kitap. Kitap ve okuma üzerine yazılmış metinleri seviyorum. Bu kitap da okuma kültürünü yeniden inşa etmiş. Hatta yazara göre okumama kültürü. Çok sarkastik ve yaratıcıydı söyledikleri. Klasik söylemlere uymuyordu. Okumamayla ilgili bildiğimiz, bir şekilde benimsediğimiz ama kabullenmediğimiz şeyleri bir edebiyat profesörünün olağan bulması hatta desteklemesi şaşırtıcı geliyor. Kitaba bir edebiyat profesörü olarak anlattığım her kitabı nasıl okumuş olabilirim sorusuyla başlıyor. Kültürlenmenin etkisiyle buna çoğu zaman gerekli olmadığını belirtiyor. Musil’in Niteliksiz Adam’ındaki kütüphaneci örneğini veriyor bu tezine. Kitapları tam olarak onları çok sevdiği için okumayan bir kütüphaneci. Ama katalogları, kitapların birbiriyle ve düşüncelerle olan ilişkisine hakim. Yazara göre kitapları okumaktan daha yararlı bir edim. Kitabı bağlamından kopararak ya da anlamayarak okumak mı daha yararlı olacak diye fikir yürütüyor. Ne de olsa okumaların çoğu böyle sonuçlanıyor. Kültürlenmenin kitapları okuyarak sayıya ve konuya indirgenemeyeceğini söylüyor. Gülün Adı’ndaki Baskervilleli William’ın kültür ve yerleşik algısıyla cinayeti çözme serüveni kitapta verilen en sevdiğim okumama örneği oldu. William en başında bir tür gizemcilik de yaparak cinayeti kitaplardan edindiği fikir ve ezoterik izlerle çözmeye çalışıyor. Yazar diyene kadar ben de üzerinde durmamıştım ama cinayetin çözümünü zora sokan şey de o yöntemiydi. Ayrıca aradıkları kitap hakkında da sadece duydukları bilgiler vardı. Kitabı okumamıştı. Ama kitabı okumadan da neden yok edilmeye çalışıldığını biliyordu. Bunun için kitabın adı bile yeterli çoğu zaman. Okumama üzerine nefis bir örnekti. Kitapta zaten göz attığımız kitaplar, duyduğumuz kitaplar ve unuttuğumuz kitaplar gibi sınıflandırmalar vardı. Unutulan bir kitabın nasıl okunmuş sayılabileceğini ya da okunmamış bir kitapla ne gibi bir farkı olduğunu da soruyor. Montaigne’in dediği gibi en fazla hatırlamaya yardımcı notlar alınabilir. O kitabın tamamı içim yeterli değildir ve yine konu kültürlenmeye geliyor. Okuyamadığını itiraf edememek ya da birilerini etkileyebilmek için okuduğunu göstermek. Bunun ikili ilişkilerde de bir konferansta da ne kadar olağan olduğunu az çok biliyoruz. Ama Hamlet okumamış bir İngiliz edebiyatı profesörü herkese garip gelir. Metni okuduğunda kitabın bağlamına daha da ulaşmasının meslekten olanlar için bile her zaman geçerli olmadığını söylüyor. Çünkü eseri biçimlendiren ve anlamlı kılan şartlara ve kültüre sahip olmak daha önemli. Bir profesörün Hamlet’in evrensel olduğunu ve bir Afrika kabilesine okuduğunda dahi anlaşılacağını iddia edişi ve hayal kırıklığı buna iyi örnek oluyor. Hamlet’i etkileyici kılan öğeler onlar için geçersizdi. Annesinin amcasıyla evlenmesi kınanacak bir şeyken kabile neden yeni bir evliliği bu kadar bekledi diye soruyor. Babasının hayaletiyle karşılaşması Hamlet’in bir tür halüsinatif almasının sonucu olarak yorumlanıyor, çünkü kültürlerinde hayalet kavramı yok. Profesör hayal kırıklığına uğruyor haliyle. Metni okumanın, bizim kültürümüzde bağlama oturtmak için gerekli olmadığına varıyor tekrar. Kitabın bu tezini farklı coğrafyalardan ve sinemadan da örnekler vererek daha da geliştiriyor.
Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?
Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?Pierre Bayard · Everest Yayınları · 202362 okunma
··
289 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.