Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

502 syf.
4/10 puan verdi
Konu ‘ilkler’ üzerine olunca Lovecraft sadece bölgesel ya da ülkesel değil tüm dünyada ilk olacak işleri başardığından onun tüm eserlerini içeren ortalama 500 sayfalık 3 kitabını ele geçirmenin mutluluğuyla güzel bir Pazar gününde başladım kitaba. Güzel bir Pazar (gerçi Pazar geçti ama) dediğime aldanmayın tabi. Bu kitabında yazdığı 7 hikayesini görüyoruz. Bunlar sırasıyla Delilik Dağlarında, Charles Dexter Ward Vakası, Cadı Evindeki Düşler, Randolph Carter’in İfadesi, Bilinmeyen Kadath’a Düş Yolculuğu, Gümüş Anahtar ve Gümüş Anahtarın Açtığı Kapı. Şimdi bu hikayeleri sırasıyla değerlendirelim. Spoiler içermesi muhtemel ve uzun bir inceleme olacağını düşünüyorum. Ona göre tepki verirsiniz artık. Delilik Dağlarında: en başta Lord Dunsany’nin The Dreamer’s Tales (ülkemizde A Dreamers Tales adında satışta) kitabından alındığını düşünüyoruz. Şu cümlesinden: Ve en sonunda Delilik Dağları denilen fildişi tepelere ulaştık. Şimdi kitabın içerisine bir giriş yapalım. Kitapta bir coğrafi unsurlar var. Tam bir yürüyen çöp bidonu tiplemesi aslında. Ancak o dönemin gerçek ve bilinen ölçüleri mağaralar ve tepeler için bu muydu yoksa yazar sadece okuduğu ansiklopedi tarzı kitaplardan mı bu ölçümlere vardı bilemiyorum. Kitabın oluşturduğu atmosfer güzel ama hani bir Mühendislik öğrencisi miyim yoksa sadece bir okur muyum işte buna cevap veremiyorum burada. Oldukça karmaşık bilgilere sahip içeriği var. Aklımda kalan ve belki de uzun zamandır aradığım bir tanımı da buldum. Xifodon. Evet şimdi de manasını verelim. Nesli tükenmiş, ilkel ancak tam da yerine cuk diye oturacak ve birçoğumuzun yakın arkadaşlarını tanımlamakta kullanacağı yere geldik: bulduğu her şeyi yiyen ilkel bir yaratık. Evet, tam da bu aradığım tanım. Bunun yanında bahsettiği Yüce Eskiler bölümü gerçekten hoşuma gitti ve yazarda şunu fark ettim. Kendine ait bir dünya yapıyor, şehir ve hayvan isimlerini kendisi uyduruyor. Sonra uydurduğu bu unsurları kitaplarında sıkça kullanıyor. Hani her hayalini önce yazıya sonra da gerçeğe dökerek okuyucuyu etkilemesini biliyor. Helal olsun. Son olarak da şundan bahsedeceğim. Hikâyenin sonuna doğru yani 130’dan sonra ama tam sayfayı hatırlamıyorum. İnsanlığın huzuru ve emniyeti için bazı gerçeklerin saklanmasının daha uygun olacağına dair. Gerçekten ama gerçekten çok hak verdiğim bir cümleydi. Aslında cümleyi burada paylaşmak isterdim ama henüz taraması bitmediği için -daha doğrusu başlamadığımdan- şu an paylaşımını yapamıyorum. Bu kitap için söyleyeceklerim bu kadar. Geçelim diğer kitabımıza. Charles Dexter Ward Vakası: Akılda kalan en iyi cümlesi şeklinde başlamak istediğim ve defalarca tekrar ettiğim halde aslını unuttuğum ‘Geri gönderemeyeceğin hiçbir şeyi çağırma’ betimlemeli garip bir eser daha. Hikâyenin dördüncü bölümünün ilk kısmında aslında bölümü temelden özümseyen bir cümle mevcuttu. “Dünyanın en akıllı ve en büyük insanları da dahil her yaştan insanın mezarını, bir zamanlar onu canlandıran ve bilgi sahibi yapan bilinç ve bilgi izlerini zamanın eskittiği küllerinden kazanmak umuduyla, soyuyorlardı.” Charles Dexter’in atası olan bir büyücünün (Joseph Curwen) yaşadığı dönemde ölülerle yaptığı deneylerin anlatıldığı kitapta oldukça abartılı ve konudan alakasız kaçan yerler de mevcuttu ancak fena değildi. Cadı Evindeki Düşler: Harvard ile kıyaslanabilecek, yazarın Harvard’ı diyebileceğimiz Miskatonic Üniversitesi. Kötülerin ve cadıların yaşadığını anlattığı Arkham şehri. Batman da bu şehirde mi kötüleri kovalıyordu acaba? Neyse, en kısa şekliyle olaya şöyle değinelim: Cadı katliamından kaçan bir cadının oturduğu eve daha sonradan yerleşmiş bir üniversite öğrencisi konu edinilir. Bu bölüm bunun üzerinden devam eder. Fena olmayan bir hikâye. Randolph Carter’in İfadesi: Randolph ve Warren’in bir mezarlığa gitmeleri, Warren’in ölmesiyle ilgili ifade vermesi üzerine 10 sayfa bile olmayan kısacık ama gizemli bir yazı. Bilinmeyen Kadath’a Düş Yolculuğu: Başrolde gene Randolph Carter karakterini gördüğümüz, rüyada görülen Tanrıların yaşadığı kenti arama öyküsünü okuyoruz. Ngarek’teki taş yüzü bulma hikayesi öyle gelişiyor, öyle uçuk kaçık yerlere gidiyor ki, insan ne okuduğunu şaşırıyor bazen. Aslında iyi giden bir kitap ama böyle korkmamaya ve hatta sıkılmaya devam edersem kalan seriyi okumayacağım gibime geliyor. Gümüş Anahtar & Gümüş Anahtarın Açtığı Kapıların Ötesi: Tanrı, Yaratılış ve Yeniden Diriliş gibi kavramların sorgulandığı bu son 2 hikâyede sonlara doğru biraz çekici gelse de hayallerimi yıktırdı. Açıkçası beklediğimin çok altında ve bana hitap etmeyen bir kitap buldum. Yine de iyi okumalar diliyorum okuyacak arkadaşlara. Kendinize iyi bakın, esen kalın..
Toplu Eserler 1
Toplu Eserler 1H. P. Lovecraft · Dost Kitabevi · 201180 okunma
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.