Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
10/10 puan verdi
Enfes bir öykü kitabı okudum. İlk tanışma kitabım ne kadar isabetli oldu bilmiyorum yazar hakkında çok bir bilgim yoktu çünkü. Kitap raflarını gezerken araya sıkışmış, kalmış aslında aklımda olmayan ve listeme dahil etmeyi düşünmediğim bir kitaptı. Zamansız ama tam zamanında okuduğum bir kitap oldu. Dili akıcı, olay örgüsü ve kurgusu muazzam. Kusurları bile kusursuz gibi gösteren akış içinde aslında basit yaşamların, günlük hayatta başımıza gelecek olayların ve dışarıdan dinlediğiniz üçüncü şahısların iç dünyasında yolculuk yapıyorsunuz. Muazzam olan şeylerde basitlik ararım. Basit olan bir şeylerin bilinçli bir yanı olduğuna inanıyorum. Öyküler birbirinden her ne kadar farklı olsa bile konular benzerlik gösteriyor. Üstelik başlıklar farklı ama yaşanılanlar aynı gibi hissediyorsunuz. Duygu skalasını ölçmeyi dozunda ayarlayan bir kalem. Duyguların ölçüsü, öyküleri okurken sizi ne sıkıyor ne gevşek bırakıyor. Kitabın ismi ile öykülerin birleşimi tesadüften daha fazla mesajı içinde barındırıyor. Kişilerin isimleri ve hayatları farklı olsa bile bu karakterler köken olarak aile üzerine temellendirilmiş. Bulunduğum nokta nesne ilişkileri ekolüne götürdü beni. Öykülere; karakterlerin iç diyalogları yoğun suçluluk ve giderilmeyen sevgi açlığı, öfke, nefret ve kıskançlık ile yansıtılmış biraz da pişmanlık. Çok fazla şiddet ve saplantı var. Şiddet dediysem insanın içindeki şiddetten bahsediyorum. Bir insan fazlasıyla farkında olarak bile kendisine şiddet uygulamış sayılır. Karakterlerin saplantıları bile hayalkırıklığı ile paralel gidiyor. Klein'e göre, çocuğun ilk nesne ilişkisi -anne memesi ve anneyle olan ilişkisini- kapsar ve bunun üzerinde durmuştur. Çünkü yaşamın ilk yılları ve çocuklukta kurulan ilişki yaşanılacak yıllar için bir temeldir. Temel sağlam değilse eğer Klein "İlk nesnenin sağlam zemine oturtulamamış ve başarısızlığa uğramış olması karakter değişimlerine değil karakter bozulmasına yol açar" diyor. Öykülerde bulunan bütün karakterlerde gerçekdışı bir bilinçlilik hali vardı. Travma, cinsel istismar, şiddet, oidipus kompleksi, cinsel yönelimler, ait olmadığını hissettiği beden de yaşadığını düşünen karakterler, saplantı, haz ve doyumun mahrumiyeti, tecavüz, umutsuzluk, aleksitimik özellikler ve yoğun bir karamsarlık ile perçinlenen duygu transferleri, kopuk aile ilişkileri, aldatma her şey mevcut öykülerde. Bundan sonrası tamamen duygusal!!! Eser miktarda spoiler içerir. Anne, baba ve diğer ölümcül şeyler... Ölümcül olan şeyler için herhangi bir şeye tanımlama getirme zorunluluğu mu var? Zihin yoran her şey ölümcüldür. Fazlasıyla bilinçlendirir, bilinçlilik hâli artıkça doyumsuzluk da artar. Geçmiş insanın bilinçlilik hâli olmadan bilinçsizce yakasına yapışan gerçeğidir. Her zaman tam bir bilince sahip olsaydık her şey durağan ve merak uyandırmayan bir şekilde ilerlerdi. Bilinçdışı kavramı bizim için var olmazdı. Bazen geçmiş dediğimiz şeyi kendi yasımızı tutabileceğimiz bir ölüme benzetebiliriz. Farkındasınızdır ve sınırınız yoktur. Düşüncelerin iç merkezden dış merkeze filtre kullanmadan ölümcül şekilde yayılması gibi. Bu yüzden her insan kendi geçmişinin yasını tutmalıdır. Bazı insanları en azından içimizden bir kez öldürmek geçmiştir yoksa sizin hiç geçmedi mi? En anormal olan sizsiniz o hâlde.. "Babamın çocuğunu doğurdum." ilk canlanışını hissettiğim zaman rahmimin içinde "bakarız çaresine" dedi babam. Kaçmam gerekti sahi bir yerden başka bir yere kaçarken ruhumuzu ve içimizdeki düşünceleri ve hislerimizi ve yaşadıklarımızı da terkedebiliyor muyuz? Lütfen olsun biliyorum olmaz ama olsun. "Ben babamın çocuğunu doğuracağım." Gerçek mi gerçek değil mi? Galiba bilincimi yitirdim bir zamanda ve kırıldı kristal parçalar içimde. Yani şimdi ben kardeşimi mi doğurdum? Alın size bilinçsiz bir bilinçlilik hâli.. Herkesin kaçtığı bazılarının o kapana sıkıştığı bilinçli bir bilinçsizlik. Ölümünü kıskandığım şeyler de oldu hatta insan cansız nesnelerin eskimesini canlı nesnelerin çürümesini, bozulmasını en sonunda ölmesini kıskanır mı? Ölen her şeyi kıskandım. İçimde ölen şeyler vardı elbet ama onlar ölmesini istemediğim şeylerdi. İçinde mutlu aile fotoğraflarını barındıran kitaplardan, hayatlardan ve adınızın sonuna "-cim" eki yerleştiren kişilerden nefret ettiğiniz oldu mu? Benim oldu biraz fazla intikam duygusuyla yaşadım sonra zeminimi kaybettim çok kaygandı. Hayat bir müsveddesi daha olan ayrı bedenlerde aynı şekilde yaşamaya çalışılan zamandır. Siz hiç kendinize benzeyen insanlar gördünüz mü? Rüyanızda sizinle konuşan sizin bir benzeriniz olan çocukluğunuza döndünüz mü? Ben döndüm annem oradaydı. Babam alkolikti her zaman ki gibi geberesiye zıkkınlanıyordu. Çocuktum ama ben değildim benzerimdi. Zaten ben ellerin güzelliğine kandım kaçtım kocaya. Böyle başladı annemle sessiz savaşlarımız. Ayrıntılarla delirdim. Bağırabilseydim eğer küçük bir kız çocuğu olacaktım annem sevecekti beni. Sonra saplandım kaldım kaldığım yer de. Hayat ile insanlar arasına sıkıştım kaldım. Kendinden üçüncü şahısmış gibi bahsedenler sadece aptal değil aynı zamanda korkaktırlar. Başkalarının hayatına iskelet olmak desteksiz kalmak demektir. İyi, kötü ve ölümcül şeyler. Öykü türünde çok okumam yok lakin sayfa sayısı az olmasına rağmen en yoğun öyküleri okuduğum bir kitap oldu.
Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler
Anne, Baba ve Diğer Ölümcül ŞeylerYalçın Tosun · Yapı Kredi Yayınları · 20181,343 okunma
··
358 görüntüleme
Gökhan okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme hocam :) Paylaştığınız için teşekkürler. "Bazı insanları en azından içimizden bir kez öldürmek geçmiştir yoksa sizin hiç geçmedi mi?" kısmı da ayrıca gülümsetti :)
Achilles okurunun profil resmi
Rica ederim biraz ekleme yapacağım ilerleyen zamanlarda üzerine:) Hadi itiraf edin olmuştur:)))
42 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.