Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

143 syf.
·
Puan vermedi
Kaybetmeler üzerine...
İnsanlar; kaybede kaybede, kaybeder. Sonuna "kazanır" yazacağımı düşündünüz belki de, her iyimser yazının bitmesi gerektiği gibi. Evet yazılabilir, hatta yazayım: "İnsanlar; kaybede kaybede, kazanır." Kaybettiklerinin yerine koyduklarını kazanırlar, doğrudur. Ama yerine konulanlar da kaybedileceği için en nihai ifade yine : "İnsanlar kaybede kaybede; kaybeder." olacaktır. Evet yineliyorum: Herkes kaybeder, sürekli kaybeder. Kim ilk aşkıyla beraber? Bir zamanlar en sevdiği oyuncağı halen yanında olanınız var mı, kim oyunlarda hep kazandı veya kim ilk büyük sevincini aynı hissiyatla yüreğinde besliyor? Çocukluğunu beraberinde gününe getirebilen var mı hiç, eksiltmeden? Yok. Hayatlar kaybedişler üzerine kuruludur; tüm bedenimizi, sırlarımızı, anılarımızı, bilincimizle beraber topyekün kaybedeceğimiz güne kadar, ufak ufak, kaybede kaybede, kaybedeceğiz işte. Kaybetmeler; yaşamanın önkoşulu aynı zamanda da sonucudur. Hayatın tabii akışında kaybedilmek üzere var ettiğimiz her şey; kendi tabiatına uygun olarak kaybolacak: Kaybedilmek üzere bizimleydiler zira. Yeri gelecek paramızı, yeri gelecek güvenimizi kaybedeceğiz. Yeri gelecek arzumuzu, yeri gelecek umudumuzu, yeri gelecek yaşama şevkimizi kaybedeceğiz. Ne kadar çok kaybedilecek zamanımız olursa; o kadar çok şeyler kaybedeceğiz, gözlerimizin önünde. Kimilerinin varlığını kaybedeceğiz, kimilerinin gözlerini açtığını göreceğiz dünyaya; kaybetmeler için... Zamanın akışının durdurulamadığı yerde, her şey kaybedilmeye mahkumdur. Tüm bu kaybedişler içinde, kaybedişlere alışmış, hatta duyarsızlaşmış olsak bile insanlığımızı ve onurumuzu korumak zorundayız. Kaybetmenin son evresi; "hayatımızı kaybetme gününe" dek hem de. Taviz vermeden, tüm kaybettiklerimizin telafisi mahiyetinde sarılmalıyız: Bu ulvi meziyetlere. Bu kaybedişlerin olduğu dünyada; insanlığımızı kazanacağız, sevgimizi çoğaltacağız, onurumuzu koruyacağız. Buna mecburuz. Kaybedilmek üzere var olan şeyler için onurumuzu kaybetmeyelim temennisiyle konuyu kapatıyor kitaba geçiyorum: Emrah Serbes’in Erken Kaybedenler adlı, öykülerden oluşan kitabı, ismi gereği yukarıdakileri yazmamı gerektirdi/hissettirdi. Kitabın yazdıklarımla pek ilgisi yok ama benden dökülenlerin bu olması gerekti. Bu nasıl inceleme diyebilirsiniz, hakkaten "inceleme" ile alakası yok dediğim gibi kitap ile bile alakası yok. Ama söylemek istediklerimi söylememe izin vermeyecekse, niye okudum ki ben bu kitabı? Öyküler akıcı, komik. Genelde kısa cümlelerden oluşmakta. Akıcılığı bozan süslü ifadeleri de oldum olası samimiyetsiz ve de gereksiz bulurum zaten. Yazılanlar net. Oldukça da sürükleyici hikayeler. Müstehcen konular ve bu konulara uygun ifadeler kullanılmasa çocuklar için bile yazılmış bir kitap diyebilirdim, o kadar yalın ve o kadar samimi. Eğlenceli vakit geçirebileceğiniz bir kitap. Ama ergenliğe geçmemiş ya da henüz geçmiş -çocuk mu desem genç mi bilemedim- bireylerin hikayelerine baktım da ben de mi böyleydim diye düşünmeden edemedim. Yok ya ben böyle değildim. İşleri güçleri meme bu çocukların:) Okuyan herkese teşekkürler diyorum. Akışta karşısına çıktığı için sırf ayıp olmasın diye okumadan beğenenler varsa böyle daha ayıp oluyor haberiniz olsun demek isterim de okumadıkları için hiç duymayacaklar bunu:)) Herkese iyi okumalar demeden önce, kesinlikle ve kesinlikle alkollü araç kullanmayın diyorum. Saygılarımla.
Erken Kaybedenler
Erken KaybedenlerEmrah Serbes · İletişim Yayıncılık · 20219,9bin okunma
··
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.