Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şehir ve Köy Edebiyatı Dünya edebiyatında bir “şehir” ve “köy” tasnifi yoktur. Edebiyat bir memleket bütünü, hatta daha geniş manasıyla bir dünya ve insan bütünü ihtiva eder. Büyük dünya romancılarının (Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Flaubert, Maupassant, Zola, Proust, Mauriac, Sagan, Thomas Mann, Huxley, Maugham, Cronin, Steinbeck, Hemingway ve daha yüzlercesinin) eserlerinde şehir veya köy tekelciliği yoktur. Aralarında “şehir romancısı”, “köy romancısı” diye tanınanı da yoktur. Dünya romanlarında, vakaları daha ziyade şehirde veya kasabalarda ve köylerde cereyan edenlerde bile şehirli, kasabalı ve köylü tiplerine rastlanır. Türkiye’de roman, İstanbul’un kibar sınıfına mahsus hayatın hikâyesi olarak başlamıştır. Aşağı mahallerin romancısı Hüseyin Rahmi bile İstanbul’dan dışarı çıkmamıştır. Fakat sonraki nesil (Halide Edib, Yakup Kadri, Reşat Nuri ve ötekiler) Anadolu’yu romana aldı, memleket bütününü edebiyata mal etmeğe doğru giden yolu açtı. Bugün, Edebiyat-ı Cedidenin (yeni edebiyat akımı) kibar sınıf romanın tepkisi olarak memleket bütünü istikametinden dışarı kayan ve romanı yine tek sınıf hayatına bağlamaya çalışan bir köy romanı lehinde propagandalar vardır. Bu propagandanın kimler tarafından yapıldığını ve hangi gafillerin bu tesirlere kapıldığını bazı gazetelerimizde ve dergilerimizde görmek, hakiki zekâ sahipleri için zahmetli değildir. Bu köy romanlarının hep köylüyü mazlum, kaymakamı ve ağayı zalim gösteren sistemli telkinlerine dikkat edilirse sosyal gerçekle alakaları olmadığı ve gizli bir maksadın tesirinde veya emrinde olduğu anlaşılır. Her köylü melek olmadığı gibi her kaymakam da şeytan değildir. İnsan ruhunu ve karakterini bu kadar kaba şemalar içinde donduran bir cemiyet ve dünya anlayışının gerçekle ve roman sanatıyla alakası pek azdır. Bu telkin propaganda edebiyatına girer ve hedefi edebi değil, siyasidir. Memleket, hatta dünya bütününü içine almaya doğru gitmesi lazım gelen edebiyatımızın dün İstanbul’un kibar sınıfına tekel etmesi gibi, bugün de köylü sınıfına tekel ettirilmek istenmesi, herkesin sosyal görüşü ne olursa olsun, edebiyata ve onun bütün insanı içine alan evrensellik prensibine, aykırıdır. Tek görüşlü sınıf edebiyatını devam ettirir. İleri memleketlerde köyler şehirleşmektedir. Türkiye’de de böyle bir kalkınma istikameti vardır. Bunun tam tersine, insan ruhunun en yüksek ifadesi olanı edebiyatı köylüleştirmek, derinliksiz ve çok defa pis ve tiksindirici konuşmalarıyla bir bataklık seviyesine indirmek ancak düşmanca maksatlara yarayan bir harekettir. Okuyanı saf köylüden de nefret ettirmektedir. Dünyada böyle bir tertipli ve sahte realizm yoktur. L.F. Celine veya H. Milard gibi iki üç yazar, sosyal hicvi en yüksek derecesine çıkarmış birkaç müstesnadır. Sanatları, çirkin maddeleri en pis isimleriyle sıralamaktan ibaret kolay ve iğrenç bir marifet de değildir. [Peyami Safa – Milliyet / 14 Ağustos 1958]
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.