Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Tüketim toplumunun en temel özelliği; insanın hiç ihtiyacı olmayan şeyleri almak için çalışması, bu materyalleri temin etmesi ve bu tüketim çarkının devamlılıkla ilerlemesidir. Alım, alım gücü ile orantılı olacak şekilde sürekli devam etmekte ve insan tüketim çılgınlığından ancak ölümü halinde kurtulmaktadır. Tolstoy, insanlar için sıradan gelmesi sebebiyle dikkatlerinden kaçan bu mevhumu irdelemektedir. Yaşadığımız bu zevk ve lüks düşkünü hayatın anlamsızlığı ve bizi erdemlerden uzak tutması kitapta irdelenmiş, ancak bu irdeleme insani bir şekilde yapılmıştır. Yargılamadan ziyade, insani bir anlatım şekli benimsenmiştir. Tolstoy, günümüzden bir asırdan daha fazla bir zaman önce yaşamış olması ve iki dünya savaşını da görmemiş olmasına rağmen, büyük bir öngörü örneği göstererek, insanları büyük acılara sürükleyen savaşların manasızlığını da açıklamış, hükümet ve zorunlu askerlik kurumunun da karşısında yer alarak, kitabın ilk bölümünde kendisini anarşizm sınıfına dahil etmiştir. Aristokratların evrim geçirerek savaş lordlarına dönüştüğü bir zamanda yaşayan Tolstoy, insanlığın çekeceği acıları çok öncesinden tahmin etmektedir. Zorunlu askerliği ise, başkaları için ölmek için değerlendirerek, vatanseverlik bakış açısına dahil olmadığını -diğer eserlerinden de bildiğimiz üzre- göstermiş bulunmaktadır. İncelemenin giriş kısmında değindiğim lüks tutkusuna da değinen yazar, lüks ve şehvet düşkünü bir yaşam tarzının gereksizliğini vurgulamakta ve bu görüşünde temel olarak Hristiyan mistizmine başvurmaktadır. Erdem öğesine sıklıkla atıf yaparak, yeme-içme konusuna özellikle eğilmiştir. Ona göre yeme içme alışkanlığında mütevazi ve ancak yaşamın devamlılığını sağlayacak kadar az yemek erdemli olabilmenin ön koşuludur. Bir parça ekmek, Tolstoy'a göre bir insana yetebilmelidir. Bundan fazlası insanın gözü doymaz nefsinin bir sonucudur. Burada et yiyicilik konusu da işlenerek, erdemli olmak isteyen bir insanın et yemekten uzak durması tenbihlenmiştir. Zira et yemenin lüks yaşam ve şehvet isteğini artıracağı da vurgulanmıştır. Tolstoy, avcılık ve diğer canlıları öldürme konusunda da insani sayabileceğimiz bir görüş beyan ederek; insanların öldürmekten zevk almadığını, avın izini sürmek ve doğayla bütünleşme duygusunun insanları avcılığa yönlendirdiğini ileri sürmüştür. Çünkü Tolstoy'a göre, her insanın derinliklerinde yaşayan her şeye karşı bir öldürmeme ve acıma duygusunun varlığı söz konusudur. İnsanın özünde iyi olduğu ancak yaşam şartları ve erdemden uzak bir yaşayışın insanı olumsuz etkilediği şeklindeki Hristiyan zühdü öğretisine mensup olduğu bu bölümde açıkça gözükmektedir. Doğa ve yaşama hakkı savunuculuğu ile daha önceki bölümde açıkladığım hükümet ve otorite karşıtlığı yan yana koyulunca, Tolstoy'un bu bölümle birlikte (farkında olmadan sonraları isimlendirilecek olan,) eko-anarşizm görüşüne dahil olduğu söylenebilir. Tolstoy'un yukarıda açıkladığımız tüm bu görüşlerinin sonucu ve dayanak noktası ise, Tanrı'nın egemenliğinin yeryüzünde kurulmak istenmesidir. Teorik değil, ilahi bir sunum ve çıkarım yapılmıştır. Tolstoy'un bu kitapta, yegane amacı; Tanrı egemenliğinin insanın "iç dünyasında" ve "coğrafi yeryüzünde" kurulmak istenmesidir. Araç olarak ise Hristiyan Mistizmi seçilmiştir. Eser, Tolstoy'un roman üslubundan daha farklı bir yapıdadır; çünkü, yazar burada hikaye anlatımı tarzının dışında bazı görüşleri ve tezleri izah etmekte ve bu sebeple alışıldık retoriğinin bir miktar dışına çıkmaktadır. Yine de bu tarz, kitabın okunabilirliğini düşürmemektedir. Keyifli okumalar dilerim...
Vahşi Zevkler
Vahşi ZevklerLev Tolstoy · Kaos Yayınevi · 2021189 okunma
··
390 görüntüleme
Sezen B. okurunun profil resmi
Tolstoy'un eko-anarşizm görüşüne dahil olduğu tespiti yazdıklarınızla doğru orantılı olarak yerinde bir çıkarım olmuş hocam. Elinize sağlık.
Gökhan okurunun profil resmi
Teşekkürler hocam :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.