Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Leonardo da Vinci... Filozof, astronom, mimar, müzisyen, heykeltıraş, botanist, jeolog, kartograf ve daha bir sürü sıfat... Rönesans aydını olunca, sıfatlar da böylesi fazla oluyor işte. Bu cümle sanki Leonardo gibi bir adama pek yakışmadı gibi. Yoksa biz mi gözümüzde fazla büyütüyoruz onu. Rönesans dediğimiz zaman ya da Reform ya da Fransız İhtilali... Sanki böyle büyülü kelimelermiş gibi geliyor bize. Tıpkı skolastik felsefe, derebeyliği, krallar ve prensler, kilise, Protestanlık, Katoliklik, vs vs vs... Genel anlamda Avrupa dediğimiz zaman tarihlerinde hep bu vb kelimelerle karşılaşıyoruz. Kaliteli bir eğitimin eksikliğini yaşadığımız için olsa gere bu tarz kelimeler bize sır perdesi gibi görünüyor. Avrupa’nın ve Avrupalı dindarların en büyük başarısı da burada yatıyor aslında. Kendi tarihlerine, karşı konulamaz bir gizem havası vermeyi çok iyi başarıyorlar. Mesela Leonardo da Vinci’nin ‘Son Akşam Yemeği’ tablosu... Sadece basit bir tablo mu yoksa içerisinde gizemli manalar mı barındırıyor? Evet, yetenek açısından bakarsak Leonardo Usta büyük bir kişilik. Kendisindeki birçok sıfatın yanı sıra ressamlığıyla da oldukça merak uyandıran birisi. Ama insanlar olarak, özellikle de Doğu insanı olarak bizler, bilmediğimize karşı iki farklı düşünceye sahibiz. Ya düşman oluruz ya da büyük bir gizem gözüyle bakarız. Da Vinci bu eserinde iyiyi İsa’nın bedeninde, kötüyü de İsa’nın arkadaşı ve son akşam yemeğinde ona ihanet eden Yahuda’nın bedeninde tasvir etmiştir. İsa tasviri için kilise korosundakilerden birinin İsa figürüne çok uyduğunu fark etti ve onu model olarak seçti. Aradan geçen 3 yıl nihayetinde tablo tamamlanmak üzereydi ancak eksik olan kötülüğün temsilcisi Yahuda figürüydü. Kilise, Da Vinci’yi tabloyu bir an evvel bitirmesi için sıkıştırmaya başlamıştı. Da Vinci de Yahuda için bir sarhoşu seçmek zorunda kaldı. Çünkü artık yeteri kadar zaman kalmamıştı ve gençken yaşlanmış bu adam, tarihin belki de en çok nefret edilen isimlerinden birinin figüranı olmuştu. Böyle bakınca herhangi bir gizem perdesi görülmüyor değil mi? Ama işin bir de farklı bir yüzü var ki ona da birazdan geleceğiz. Öncelikle Rönesans sanat üslubu neydi? Her şey aslında birer üslup sanatıdır. Bu üsluplar 10.yüzyıldan itibaren sırasıyla gotikle başlar, arkasından Rönesans -ki bir dönem adıdır Rönesans, asıl üslubu klasisizmdir- sonra Maniyerizm, barok, rokoko, ardından neoklasisizm, romantizm ve realizme kadar gider. Gotik, kuzey üslubu olarak Got adından gelir, barbarların üslubu manasındadır. 10 ile 13.yüzyıl arasında çok etkili olan bu üslup, temelde bir dini mimari üslubudur. Maniyerizm bir dönemsel üslubun adıdır. Yaklaşık olarak 1520 ile 1580 arasında yer alır. Yaklaşık olarak çünkü bu dönemsel üsluplar, biri biter öbürü ardından başlar bir şekilde değildir. Uzantısal olarak devam ederler. Ancak Rönesans’dan itibaren sanatın patronu kilisedir. Bu yüzden ilerleme yavaştır. 17.yüzyılın sonlarından itibaren patron devlet olur. 19.yüzyılın ortalarından itibaren ise birey olur. Birey olduktan sonra sanat süratle artmıştır. Şimdi Leonardo’nun Son Akşam Yemeği tablosuna geri dönelim. Bu tablo bugün Santa Maria della Grazie, Milano’da bulunmaktadır. Tablo 1495-98 yılları arasında tamamlanmıştır. Tablo gerçekten de Markos 14:18’de ifade edilen şu sözleri çağrıştırmaktadır; “Sizden biri, benimle yemek yiyen biri bana ihanet edecek.” Leonardo da Vinci bu tablosunda, Hz.İsa’nın sözleri karşısında şoka uğrayan 12 Havari’nin bu sözler karşısında gösterdikleri tepkiyi resmetmektedir. Sonsuz ve mükemmel olanla insan doğasındaki kaosu, yani ilahi olanla dünyevi olanı başarıyla birleştirmiş. Peki bu tablonun karanlık sırları var mıdır? Da Vinci bu tablosuna esrarengiz sırlar mı saklamıştır? Hz.İsa’nın şok edici açıklamasından sonra doğal olarak masada bulunan herkesin şaşkınlıkla birbirlerine baktığı görülüyor. Bartholomew, James Minor ve Andrew şaşkınlıkla İsa’ya bakmaktalar. Judas hayretler içerisindedir. Onun hemen yanında Peter elinde bir bıçakla sinirli bir şekilde duruyordur. Magdalalı Meryem boynunu bükmüş üzgün bir şekilde durmaktadır. İsa’nın solunda Thomas üzgün, James şoke olmuş, Philip ise bir açıklama bekliyor konumdadır. Thaddeus ve Matthew, Simon’a dönmüş bir cevap bekliyorlar. Tablodaki herkes açık ten renkleriyle resmedilmişken sadece Judas koyu ve karanlık bir şekilde gölgede resmedilmiştir. Ayrıca bir elinde para kesesi tutarken diğer eliyle de İsa’nın uzandığı kaseye de uzanmaya çalışmaktadır. İşin ilginç tarafı Meryem’in üzerindeki mavi elbisenin eksik kısmını Hz.İsa’nın üzerindeki mavi elbise kısmına getirdiğinizde birbirini kusursuzca tamamladığını da fark edeceksiniz. Ellerin birleşmesi, Meryem’in elleriyle İsa’nın ellerinin birleşmesi de şaşırtıcı derecede uyum göstermektedir. Leonardo Usta gibi birinin karakteristik özelliklerini anlamamız için bu tablo üzerinden kısa bir analizin faydalı olacağını düşündüğüm için böyle bir anlatımı uygun gördüm. Kitaba dönecek olursak Salai lakaplı Giangiacomo Caprotti sanık, oldukça zampara, ahlak yoksunu, dolandırıcı, suça yatkın bir karakterdir ve aynı zamanda da Leonardo’nun evlatlığıdır. Leonardo kendisini nadir bir kitabı alması için Roma’ya yollayınca macera başlar ve işler de karışır. Kitap sorgu tutanaklarından ve Salai’nin ifade olarak yazdıklarından oluşmakta. Salai’nin ustası Leonardo’ya kitabı götürebilmek için başına gelenler ve geçmişinden gelen zamparalıklarını okudukça eğlenceli zaman geçireceğiniz kesin. Kitap sizi hiç sıkmıyor ve kısa sürede bitirmeniz hiç de uzak bir ihtimal değil. Peki en başından beri Leonardo’ya dair bu kadar ayrıntıyı neden verdim? Çünkü birincisi kitapta Leonardo’ya dair detaylı bir bilgi verilmiyor, bunu telafi amaçlı ve Salai’nin ifadelerinden Leonardo’nun pek de sandığımız gibi biri olmadığı sonucu çıkıyor ki bunun da ne kadar doğru olduğu tartışılabilir. Yine de oldukça keyifli ve sanatsal anlamda pek bilgi olmasa da Amerika’nın keşfi noktasında oldukça enteresan komplo teorileri de barındırıyor. Sevilerek okunacak bir kitabın daha sonu. Bugünümü bu üç kitabın yorumunu yazmaya ayırdım ve kendi kitabımı yazmaya kısa bir ara verdim, sadece bugün için. Leonardo gerçekten çok ilginç bir sanatçıydı. Salai de en az onun kadar ilginç birisi!
Salaì'nin Yumurtası
Salaì'nin YumurtasıRita Monaldi · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201227 okunma
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.