"YAZAR OLMAK, OLDUĞUNU BİLMEMEKTİR."
Yazmak üzerine çok şeyler okudum. Yaşatmak mı, öldürmek mi, arada kaldım çoğu zaman. Sanki gözle görülemeyene suret oluyormuş gibi geldi bana. Hissedileni şekle sokmaya, harflere hapsetmeye benzettim.
Ölümsüzü, ölümlü kılmak mıydı, yoksa unutulacak olanı unutulmayacak olana dönüştürmek miydi?
İçinde biriken duygu yükünden kurtulmaktı belki de. Onu içinden atmaktı. Her ne kadar benim olsa da yazdıklarım, benden çıktıkları an, yine bana yabancı oluyorlardı.
İyi de, diyordum, eksik olmuş. Daha da güzel olabilirdi. Ya da aslında ben başka bir şey demek istemiştim.
Aslında bence yazma dürtüsünün sebebi, yazılmak istenenin bir türlü ifade edilememesidir. O yüzden sonu yoktur. Bir rüyayı ne kadar mükemmel anlatsak da, o an bize hissettirdiklerini yüzde yüz ifade edebilme olasılığımız çok düşüktür. Yazmak da böyle. Bunun harflerle sınırlandırılmayacak bir yolu daha olmalı. Resmetmek gibi mesela. Bizim ölçülerimizin dışında bir şeyler..
Aslında hayat da böyle değil mi?
Sevmekten inanmaya kadar her şeyi kendimizce yaşıyoruz. Ölçü de biziz, anormallikler de bizim eserimiz. Hepimiz birbirimize benziyoruz ama hayattan çok başka şeyler anlıyoruz.
İŞTE.. BİZİM HİKAYEMİZ!
Bittiğinde bile, bittiğini kabullenemediklerimiz..
Kabullendiğimizde tamamen öleceğimiz..
Sorgusuz sualsiz, sadece istediğimiz için inandığımız..
Bir umutsuzluk tadında yaşadığımız sevgiler..
Suç işlerken bile önce kendimizden kaçışımız..
Gitmekle gelmek arasında, ama kalmak kelimesine çok uzak..
Sessiz..
Hep yere bakan gözlerle..
Korktuklarımız..
Askıda kalanlar, yarım yaşananlar..
Kovduğumuz şiirler, elimizin tersiyle ittiğimiz mutluluklar, kıymetini bilmediklerimiz..
Burukluğumuz bundan belki de.
Yalnız kalmak isteyişimiz, vazgeçemediğimiz ama vazgeçtim dediklerimiz..
Marguerite Duras.
Bu okuduğum beşinci kitabı ama büyüsünü hiç yitirmeden etkilemeye devam ediyor.
Bizi en derinden etkileyeni yazmak en zorudur. En büyük kaybımızı kolay kolay anlatamayız. Çünkü verdiği acıyla yüz yüze gelmek hiç de kolay değildir.
Sonra bir kış günü, öğleden sonra doğan güneşi anlatıveririz sebepsiz..
Çünkü "Tek gerçek şiir, kaybolan şiirdir."
Kaptan ve eşi Emily L. 'nin hikayesi
Kim daha cesur, kim daha açık sözlü, kimin içindeki yangın daha büyük.. Siz okuyup karar verin..
Keyifli okumalar.. :)