Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Geldiklerinin haberi
Çan sesi gitgide azalırken yok olup gidecek, çınlayan tek bir sesi bile kaçırmamak için soluğunu tuttu; çünkü gerçeği anlamak istiyordu ("Kesin uyuyorsun daha, Futaki...”); uzaklaşsa da her sesi duymak istiyordu. Buz gibi mutfak taşlarının üzerinde yumuşak, kedi adımlarıyla pencereye doğru ilerledi (“Hiç uyanık kimse yok mu? Kimse duymuyor mu? Başka hiç kimse?”), pencerenin kanadını açıp dışarı uzandı. Keskin nemli bir hava yüzüne çarptı, bir anlığına gözlerini yummak zorunda kaldı; horoz ötüşünden, uzaklardaki havlamalardan ve birkaç dakika önce üstüne üstüne gelen keskin, amansız rüzgâr uğultusunun yerini bıraktığı sessizliğe artık boşuna kulak kabartıyor, kendi boğuk kalp atışlarından başka hiçbir şey duymuyordu, sanki bütün bunlar sadece uykusunu bölen hayaletlerin bir oyunuydu biri beni korkutmak istiyordu”). Uğursuz gökyüzüyle, çekirge istilasıyla yazın yanık kalıntılarına üzüntüyle baktı ve sanki birdenbire zamanın bütününün şeytani tekdüzeliği keşmekeşin tümsekleri üzerinden atlatarak yükseklikleri yarattığını, sonra da deliliği çarpıtıp bir gereksinime dönüştürerek ölümsüzlüğün devinimsiz küresinde soytarılık yaptığını duyumsarcasına o aynı akasya dalında baharın, yazın, güzün ve kışın geçip gittiğini gördü... ve ıstırapla burkuluverdiği anda ise beşik ve tabutun ahşap çarmıhında gevrekçe patırdayan bir hükmün kendini sonunda -unvan işaretleri ve ödüller olmaksızın- tüylerinden arındırılmış bir şekilde ölü yıkayıcıların eline verdiğini ve sonra da hilekâr kumarbazlarla (bittiğinde en son silahı olan evinin yolunu bir daha bulma umudundan da mahrum kaîacağı? sonucu daha başından belli bir partiye bulaştığını da anlayacağı için, onu geriye götürebilecek tek bir patika bile kalmamış halde ileride insana dair işlerin derecesini taşyüreklilikle göreceği hamarat deri yüzücülerin kahkahalarına verdiğini gördü kendini, Başını, sitenin doğusunda kalan, bir zamanlar tıklım tıkiım dolu ve gürültülü olan, şimdilerdeyse harap ve terk edilmiş binaların yer aldığı tarafa çevirdi ve şişkin, kızıl güneşin ilk ışınlarının kelleşmiş çatılı, sapır sapır dökülen bir çiftlik evinin çatı kirişlerinin arasını delerek geçtiğini içi burkularak izledi. “Eninde sonunda artık bir karar vermem lazım. Burada kalamam.” Sıcak yorganın içine kaydı, başını koluna dayadı ama gözlerini kapayamadı: Şu hayalet çanlar onu dehşete düşürmüştü ama daha çok da bu birdenbire çöküveren sessizlik, bu tehditkâr suskunluk; çünkü şimdi artık her şeyin olabileceğini hissediyordu. Ama hiçbir şey kımıldamıyordu, tıpkı yatağında onun kıpırdamadığı gibi.
Sayfa 13 - Can Yayınları
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.