Bazen sözün bittiği yere geliriz ya hani. Nefesimiz kesilmiş, kullanacağımız tüm cümleler aklımızdan uçup gitmiş, alfabe silinmiş gibi.. İşte bugün böyleyim. Sitenin haline, sizin halinize, Türkiye`nin haline üzülüyorum. Ama ne deyip, nasıl teselli edeceğimi bilemiyorum. Ağzımı açıyorum ve yeri doldurulamaz boşlukla karşılaşıyorum. Acının bıraktığı o ufacık bir o kadar da ne ile doldurulsa da dolmayacak boşluk ile...
Her millet, millet/ vatan ola bilsin diye bir çok badireler atlatmıştır. Atlatıyor da.. Şimdi üzerine gururla bazense öfkeyle, kimi zaman farkında bile olmadan bastığımız toprak uğruna binlerle kanlar akmıştır. Bu topraklar sudan çok kan ile beslenmiştir.. Türk olmak bu demek galiba. Bir acıyı unutmadan yine aynı lafı gevelemek "Vatan başın sağolsun.."
Gel gelelim ki, kitabı okuduğum gün de manidarmış. Bilmiyordum.. Kitap, 2010 yılında hizmet ettiği ordudan ermeni askeri birliğine tek başına girip bazılarının 40, bazılarının 45, bazılarının ise daha çok dediği düşmanı (tabii iş kahramanlık olunca 140 bile deniyor), kendi geliştirdiği yöntemlerle öldüren Milli Kahraman Mübariz İbrahimov`un çatışma anından bahs ediyor. Ölüsünden bile korktukları kahramanın ellerini bağlamış, cesedini de vermek istememişlerdi.
Mübariz`in ölümünden önce ailesine yazdığı mektubu paylaşmak istiyorum..
Keşke hepimiz onun gibi başı dik ola bilsek..
Canım annem!
Canım babam!
Beni merak etmeyin, özlemeyin.
İnşallah Cennet'te görüşürüz!
Benim için bol-bol dua edin. Vatanın bu haline yüreğim dayanmıyor. Allah aşkı için, vatan aşkı için bunu yapmak zorundayım, ki yüreğim bir nebze de olsa soğusun. İnşallah şehit oluncaya dek bu şerefsizlerin üzerine yürüyeceğim. Şehit olursam üzülmeyin, aksine sevinin ki o zirveye ulaştım!
Allah büyüktür!
VATAN SAĞOLSUN!
Hakkınızı helal edin.
Oğlunuz Mübariz...
Her şey Vatan için! Başınız sağolsun.. Başımız sağolsun..