Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

480 syf.
10/10 puan verdi
Elif Gürsoy henüz genç bir kız bile değilken tanıştığım ve kalemine hayran kaldığım bir yazar. İlk kitabı Sevdam Sana Emanet adlı kitabını okuduğumdan beri yazılarını sabırsızlıkla bekler hale geldim. Dördüncü kitabı Ukde'de diğer üç eseri gibi altı çizilecek ve insanın kendini bulacağı satırlarla dolu bir roman. Betimlemeler öylesine derin ki gözlerinizin önünde birebir canlanıyor her şey. Edebi dilse oldukça naif ve okuyucunun karakterlerle aynı hisleri paylaşmasını sağlayan cinsten. Her birinin üzüntülerini, sevinçlerini, vicdan azaplarını, içinde düştükleri ikilemleri sizde onlarla beraber yaşıyorsunuz. Ukde genç bir kızın, babasının intikamını almak için yanıp tutuşan genç bir adam yüzünden yaşayamadıklarını, kursağında kalan heveslerini yakardığı bir kitap. Hikayemiz Trabzon'da başlıyor ve Karadeniz insanı sadece bir cümlelik muazzam bir tabirle anlatılıyor. "Küçüklüğünden beri gökteki güneşi, akşama kadar çalışıp ter döken sıcaktan yanakları al al olmuş, sıcakkanlı, becerikli ve pratik zeki Karadeniz kızlarına; boydur boyu ufku kaplayan koyu mavi denizi de, kendi gibi hırçın, dalgaları gibi karışık, bereketli, soğuk, güçlü ve capcanlı Karadeniz erkeğine benzetirdi." Başkalarının günahını ödemeye maruz bırakılan genç kızımız Zeynep Karlı okuduğum en güçlü karakterlerden biri. Korumacı bir tavra ve bitmez tükenmez bir vicdana sahip. Fakat bunların yanında kendinden ödün veren biri değil. Henüz 16 yaşında yaşadığı korkunç olay onu olgunlaştırmış ve keskin çizgiler çizmiş hayatına. Mahalle baskısı ve 'elalem ne der' kavramı çok iyi ele alınmış ve bu doğrultuda hareket eden bir baba profili oluşturulmuş. Reşat Karlı namına gölge düşmesine izin vermeyen, eğer biri gölge ettiyse de onu ortadan kaldırmaya odaklı güç gösterisini seven bir adam. Öyle ki bunun uğruna kızını bile gözden çıkarabileceğini okuyoruz. Eşi ise kocasının sözünden çıkmayan 'o diyorsa bir bildiği vardır' mantığıyla ezilip büzülen bir kadın. Yazarımız Zeynep'in annesi ve onun gibi yaşayan kadınların düşünce yapısını şöyle özetlemiş; "Bu dünyada başında erkek olmadan yaşanmaz, bir kadın yarımdır, ancak yanındaki erkeğiyle bir bütün olur." Zeynep bu düşünceden ne kadar nefret ettiğini defalarca dile getiriyor ve annesine karşı olan kızgınlığını bir türlü son veremiyor. Maruz kaldığı tüm baskılara rağmen dimdik duran Zeynep ne yapılanlara boyun eğiyor ne de ailesini hayatından çıkartabiliyor. Kitap boyunca kendi içinde düştüğü çelişkileri ve elinden alınan çocukluğunun verdiği masumiyetin kaybettirmediği iyimser yönünü okuyoruz. Erkek karakterimiz Orhan Çarmıklı ise ne yapacağı tahmin edilemez bir adam. Kitabın başlarında öcünü almanın hırsıyla yanıp tutuşan genç bir adamken asıl amacının ne olduğunu, intikam planının nasıl şekilleneceğini tahmin edemiyorsunuz. Nerede nasıl davranacağı, ne diyeceği öngörülemeyen bu adam her bir cümlesinde sizi şaşkınlığa uğratıyor. "Ben derdim olana 'zehir' gibiysem, derdi olana da 'ilaç' gibiyim. Derdin 'ben' olduğumda güzelim söz veriyorum ilacın da ben olacağım." Orhan nasıl bir adam olduğunu kendi özetliyor aslında. Nefret ettiğine asla sönmeyen bir öfke ve kin beslerken, sevdiğinden sevgisini göstermeyi esirgemeyen bir genç. Yazarın ince ince dokuduğu karakter sizde gerçeklik hissi uyandırıyor ve her bir lafıyla sizi kitap boyunca gülümsetmeyi başarıyor. Spoiler vermemek için karakterle daha fazla değinmeyeceğim fakat kitabın can alıcı ve okuduklarınızın gerçeklik hissi uyandırdığı birkaç noktadan bahsetmek istiyorum. Öncelikle kitapta iki farklı aile yapısından bahsediliyor. Bir taraf size korku salarken diğer taraf içine girip yaşamak, sahip olmak istediğiniz cinsten. Hele bir bayram sahnesi vardı, gelenekçi bir aileye sahip olduğum halde öylesine güzel bir bayramı hiç yaşamadım. O eskilerin bahsettiği bayram havası bu kitapta dirilmiş, ve tüm sıcaklık okuyucuya hissettirilmiş. "Bunu bize nasıl yerleştirdiler bilmiyorum ama başardılar. Sanki bayramlarımız kutlanması ayıp, coşkuyla karşılanması geri kafalılık gibi görülen ve farkında olunup yada olunmadan sahteleştiren bir gün oldu. Hak ettiği değeri görmediği gibi akrabadan, aileden, gelenekten, insanlıktan ve İslam'dan kaçış için bir fırsat bilindi." syf:383 Yazar kaybolan değerlerimize dikkat çekmiş ve onlarsız ne kadar eksik kaldığımızın üzerinde durmuş. Bir diğer değinmeden geçemeyeceğim nokta ise kitabın akıcılığı. 480 sayfa bir çırpıda bitiyor ve bu kadar kalın bir kitabın akıcılığı sizi şaşırtıyor. Bölüm aralarında asla duraksama olmuyor ve farkında olmadan kitabı bitiriyorsunuz. Serinin ilk kitabı başından beri varmak için sabırsızlandığımız noktada son buluyor ve büyük bir merak içinde bırakıyor okuyucuyu. Umarım devam kitapları bir an önce çıkar ve kıymetli yazarımız Elif Gürsoy'un kalemine ve Zeynep- Orhan ilişkisine bir an önce kavuşuruz.
Ukde 1
Ukde 1Elif Gürsoy · Çınaraltı Yayınları · 201947 okunma
··
136 görüntüleme
sevda çimen okurunun profil resmi
Ba-yıl-dım.... bir kitap ancak bu kadar güzel yorumlanabilirdi.... Tebrikler Nursima... :)
Ebru S. okurunun profil resmi
O kadar merak uyandırıcı bir inceleme olmuş ki en kısa zamanda Ukde'yi temin edip okumaya başlayacağım. Ellerinize, kaleminize sağlık. Böyle güzel yorumlardan bizi mahrum etmeyin lütfen Nur Sima hanım..😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.