Gönderi

464 syf.
7/10 puan verdi
·
19 günde okudu
Eğer bu kitabı okuduysanız kendinizi tebrik edebilirsiniz. Durağan bir dili, merak uyandırmayan ve sonu nereye gittiği belli olmayan konuyu, isimlerin benzerliğinden dolayı kim kimdi ya diye karışan karakterleri başarıyla atlattınız. Şimdi size ne kattığını düşünmeye geçebilirsiniz. Hristiyanlıkta geçen 7 günahı ve sonuçlarını kesinlikle karakterlerle birlikte tek tek öğrenmiş oldunuz. Ayrıca gerçekte yaşanan muz işçileri katliamına* değinmesi ile birlikte günümüz olaylarından bir facianın nasıl olduğunu artık biliyorsunuz. Ne zorlamalarla, okumak için kendinizi ittirmelerle dolu, acaba bıraksam mı düşünceleriyle başa çıkarak Nobel ödüllü bir kitabı daha bitirmiş olmanın şevkiyle çerez kitaplara yönelip kafanızı dinleyebilirsiniz. * Bu sayede nobel'i almıştır.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202035,9bin okunma
··5 alıntı·
13,9bin görüntüleme
Kaan okurunun profil resmi
Çok beğendiğim bir kitaptır Yüzyıllık Yalnızlık. Haliyle "durağan bir dili.." şeklinde başlayan yorumunuzun tam zıddı duygulara neden olmuştu bende. Tabi bu, işin öznel kısmıdır. Benim asıl değinmek istediğim husus şudur: Yazar, Nobel'i salt muz işçileri katliamını konu aldı diye aldığını söylüyor olmanızdır. Buna kesinlikle katılmıyorum. Biz okurlar çoğunlukla eserlerini sevmediğimiz veya anlamadığımız ödüllü yazarların, ödüllerini salt siyasi etkenlere bağlamaya yatkınızdır. Çünkü herkesin eseri kendimiz gibi görmesini bekleriz: "Ben sevmediysem, anlamadıysam, derinlik veya zenginlik görmediysem, dilinde başarı görmediysem vesaire o halde bu ödülü edebi açıdan değil başka etkenlerle almış olmalıdır, bu da tabiki siyasi etkenlerdir," diye düşünürüz. Biz göremediysek başkası bunda nasıl bir şey görmüş de ödül vermiş düşüncesine sahip oluruz. Bu yanlıştır. Bilhassa Marquez için. Marquez, edebiyatta Büyülü gerçekçilik türünün en önde gelen yazarıdır. Haliyle Nobel'i almasında da başat aktör bu olsa gerek.
4 önceki yanıtı göster
Nazlı Demir okurunun profil resmi
Siteye bir konuda küstüğüm için ara vermiştim sağolsun bir arkadaşım geri dönmem için gerekeni yapmış.. Sizin düşüncelerinize de katılıyorum bakış açısını genişletmek gerekir. İnsanlar okuduğu yaşadığı hissettiği şeylerle zamanla düşüncelerini de geliştiriyorlar. Ben belki bu sene yeniden okusam aynı düşüncelerde olmayabilirim. Bu yüzden buraya hislerini yazan değerlendirmede bulunan kişilere hoşgörülü olmak gerekir diye düşünüyorum. 😊
5 sonraki yanıtı göster
Ali Ç. okurunun profil resmi
Yüzyıllık Yalnızlık... Kitabın ismi o kadar büyük ki okumaya korkuyordum. En çok yarım bırakılan kitaplardan olması bu korkumu daha da büyütüyordu. Korkuma meydan okuyup kitabı okumaya başladım. Her yirmi sayfada bir bambaşka bir psikolojiye bürünmüş karakterleri izlerken, olaylara tanık olup, bahsi geçen soyut yalnızlığa dost olurken yoruldum. Okuyucunun taşıyamayacağı kadar ağır bir gerçeklik vardı; her iyi ve ya kötü insanın içinde barındırdığı tarifi pek de mümkün olmayan yalnızlığa dair bir gerçeklik. Realist olmaktan hoşlanmayan, lirik konulardaki huzurlu maneviyatı seven insanlara uyacağını düşünmüyorum. Bu yüzden kitap ya çok sevilir, ya hiç sevilmez. Ortasını bulan nadirdir. Düşüncem bu yönde. Konuyla alakalı olarak, birkaç nesillik bir aile anlatılıyor. Daha fazla söyleyeceklerim kafa karıştırıcı olabilir. Okumanız gerekli. ... Burdan itibaren yazı, kitabın içeriği ile ilgilidir. ... Buendia'lar, Ursula'nın dediği gibi "zır deli". Ursulanın bu yorumuna çok gülmüştüm. Uçan halıyla dolaşan çingenelerin bahsedildiği bir kitaba göre Ursula en saygın karakterlerden. Ama soy ısrarı belki de bu trajik sona sebep oldu. Kitabın en ilginç kehanetlerinden olan "domuz kuyruğu" durumunu beklemiştim. Ama bu şekilde acı bir fragman olduğunu bilmiyordum. Ursula haber vermişti. Kocası, ata, baba Buendia tuhaf bir adam. Hevesleri kısa süreli ve değişken. Bunlardan biri Maconda'yı kurmaktı. Babalığını yaşlanmadan önce yerine getirebilmiş olduğunu düşünüyorum. Albay Aureliano Buendia'da kendini bulmayan insan yoktur diye düşünüyorum. Belki de çok yönlü, tavırları ve düşünceleri en belirsiz karakterdi. Otuz dört savaş kazanmasının bunda pek bir payı yok. Zafer sarhoşu olmuş, bu sarhoşluktan da nefret etmiş hatta ondan korkmuş bir karakter. Remedios'un ölümü onu bu belirsiz davranışlara itmiş olabilir. 18 çocuğu olduğu halde soyunun ilerleyememesine, hatta alnında haç ile kapıya gelen son oğlunun, iki ve üç nesil sonraki yeğenleri tarafından kaderinin çizilmesine çok üzülmüştüm. Abisi Jose Arcadio sinirlerimi kat be kat arttıran kitaptaki en kendini beğenmiş karakter diyebilirim. Narsist tavırları bu kitaba yön veren etkenlerden en büyüğü olabilir. Yazar belki de onu cezalandırmak adına faili meçhul bir son yazıp, bu cezayı şekillendirme şerefini okuyucuya bıraktı. Bilemiyorum. Ama şuna eminim ki soy onunla şekillenmeseydi, domuz kuyruklu çocuk doğmayacaktı. Amaranta ve Rebeca'nın karşı karşıya kalıp nefretlerine ve nefretlerinde gizli sevgilerine tanık olmak içimde koca bir burukluk yaratmıştı. Amaranta'nın kendisine ve Rebeca'ya kefen dikmesi sadece nefretten olamaz. Pilar Ternera iki kardeşe de evlat veren gizemli kadın. Ailenin yazgısını bildiğinden eminim. Bir şekilde her nesile etkisi oldu. Aureliano Jose ve Arcadio konusunda, Aureliano'nun halası ile aşkı ilginçti. Arcadio'nun yalnızlığı beni en çok etkileyen iki kişiden biriydi. Yalnız geldi, yalnız ve ıssız bir ölümü oldu. Kurşuna dizilmeden önce Rebecca ile el sallaşmaları iç burkan bir detaydı. Bundan sonrası ailenin benzer olayları tekrar tekrar yaşamasından ibarettir diyebiliriz. Ama ikiz çocukların yanlış mezarlara gömülmesi çok acayip hissettirmişti. Güzel Remedios'un cennete yükselmesini beklemiyordum. Amaranta Ursula ve Aureliano'nun birlikte olması ve domuz kuyruklu çocuklarının olması yargılamaya pek açık olmamasına rağmen yazar ensesti bir tabu olmaktan çıkarmış. Sıradanlık kazandırmış. Sonrasında kendi yoluyla bunu cezalandırmış. Yalnızlığıyla en çok etkileyen, son yetişkin olan ve herşeye şahit olan, sevdiği kadın ve çocuğu başta olmak üzere kayıpları birer birer yaşayıp, geçmişini el yazmalarından hatırlatan ve soyun tükendiğini öğrenen, hep yalnız, hep hor görülen, hep duvarların arasında kalan, piç Aureliano oldu. Kitap buraya yazdıklarımla sınırlı değil. Sıcağı sıcağına bitirdiğim için temel olabilecek durumlardan bahsetmeye çalıştım. Kitap harika. Çok çok beğendim. Sadece isimlerin tekrarı konusunda sıkılmıştım. Ailenin kendi içindeki devirdaimi bunu açıklığa kavuşturdu diye düşünüyorum. Kimse birbirinin aynı değil ama birbirlerinin simülatif versiyonları gibiler. Ursula'nın kocasını ağaca bağladığı günden, bebeğin kırmızı karıncalara yem olduğu ana kadar yazar güzel bir "insanlık tarihi" anlatmış. Tıpkı Melquiades'in dediği gibi; "Soyun atası ağaca bağlanır, sonuncusunu da karıncalar yer."
ebrar okurunun profil resmi
İlk olarak Márquez, bu kitapta katliama değindi diye Nobel almamıştır. Ki ödülü bu kitapla alıp almaması da meçhul. 1982'den önce yazdığı herhangi bir kitapla almış olabilir. Bunun dışında düşüncelerinize saygı duyarım fakat hiçbir eser yada yazarın alaya alınabilecek kişiler yada eserler olduğunu düşünmüyorum.
Nazlı Demir okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :) Yarım bırakma ihtimali çok yüksek bir kitap bu yüzden okuyan herkesi tebrik ederek başladım :)
Denizci Okur okurunun profil resmi
Zihnimde olup da kelimelere dökemediklerimi ne güzel ifade etmişsin :)
Nazlı Hilal okurunun profil resmi
Allah'ım bunu sadece ben mi düşünüyorum diyordum. İç sesimin dışa yansıması olmuş bu inceleme
Hatake Kakashi okurunun profil resmi
Dili ağır değil siz klasik okumayı bilmiyorsunuz böyle kitaplar kalemsiz ve sözlüksüz okunmaz zaten klasikleri güzel yapanda budur.
nescheツ okurunun profil resmi
Çok güzel özetlemişsiniz. Bende bu duyguları sadece ben mi düşündüm okurken demiştim. Sevindim valla 😁😁😁
Nazlı Demir okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊😊😊
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.