Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun,hukuka olan inancını yitirdikten sonra edebiyata yönelmiş,gelecek vaat eden,uzun zamandan beri birçok şiir kitabından alamadığım hazzı duyumsamamı sağlayan önemli şairlerden birinden bahsedeceğim bu incelememde:Bejan Matur.
Biraz araştırma yapma imkanı buldum şairimiz hakkında.Bitirmiş olduğum "Rüzgâr Dolu Konaklar" ile 1997 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü ve Orhan Murat Arıburnu Şiir Ödülünü kazanmış. Şiirleri Adam Sanat, Defter, Ekin Belleten ve Yazıt gibi fanzin dergilerde yayımlanmış.
Daha önce "İbrahim'in Beni Bırakması"kitabını okumuştum fakat dikkatimi çekmemişti şair.İncelemesini yapıyor olduğum kitabındaysa;duru ve sade bir dil,sakin bir üslubun arkasına saklanmış nice kederlere şahit oldum.Birçok mısrasında kendimden parçalar buldum,kavurucu mısralar doyumsuz bir tat verdi bana kitap serüvenince.
"onun çölünde her gece
fısıldadım kumlara.
sordum nasıl yaptıklarını çölü,
boğmadan koyun koyuna. "
"bir düş sanki olanlar uzayan ve uzadıkça acıtan" dedi ve beni yere serdi.
Sonra Allah'ın çocukluğundan bahsetti:
insanın dönüp döneceği yerdir
çocukluğu.
sabah ezanı
bu yüzden
müslümanlara
allahın selamını öğretir.
allahın çocukluğu
gündoğumunda
ölüleri anmakla başlar.
ve anne ölür
ezanda ölür anne
selamı üzerine olan her çocuk
allahı düşünür.
dili vardır taşların.
sabahları en çok
ıslak bir huzurla
yatarken onlar
içleri ıslanmış kadınlar
pörsümüş yorgun erkekler
kutsanmak umuduyla
kıvrılır uyurlar.
hepsi laf bunların.
bana kalsa
ağır bir abdest kokusu
ince belli sürahiler
kadınların nemli apış araları kokan
pazen donları.
burada
söz olmamış sesin kederiyle
başlar gün.
ve denir ki;
kaderinizi sevin
sevin kaderinizi
ve hayat için
tatlı bir tesadüf deyin.
ağır bir abdest kokusu
ince belli sürahiler
kadınların apış arası nemli pazen donları
ve mantarlı ayakları erkeklerin.
şadırvanda alaca su:
damlar
damlar.
ellerin beyazlığındadır ölüm
gövdenin kıvrımında.
benim erkeğimi isterken titreyen
içimin suyunda
ben unuttum her şeyi.
geldiğim yeri
annemi, babamı,
mezarlığa gitmeyi.
orada yapayalnız kaldı meşe
ölülerin arasında ölümü en iyi anlatan meşe.
bir ağaç nerede duruyorsa
benziyor oraya.
meşe mesela
akdeniz’de taşların arasında
farklı mı taşlardan?
selvi, ölülerin karanlık bir ah’la
durdukları son anın ipidir.
salkım söğüt, yaslı söğüt
suya kaptırmış içini, kırılgan.
benzer her şey baktığına.
ben anneme benzerim
babama da tabii.
ve büyük halamın evinde yaşayan kediye de.
aslında şu yeryüzünü denizlerle düşünmemiz yok mu
hata ediyoruz.
dünyanın nefes aldığı bir ilk andı denizleri yapan.
dağları yapan bir öfkeydi
böyle söylüyor ilk kitaplar.
her dilin kendinden önce,
çok önce bir hayatı var.
ve onu sadece
bu kitaplar konuşuyor.
susarak bakıyoruz biz
hatırlamayarak.
şairler bir bok anlamıyorlar aslında
dünyanın çocuk kalmış bir acısı var
ve bu ezanda çıkıyor ortaya.
allahın selamı ölülerin üzerine oluyor
aşk diye bir şeyin farkına varıyor insan
dönmeyi öğreniyor
yerden kurtularak
durmadan dönerek
çölde yaşayanlara fısıldanmış bir hakikatle
kurur toprak
nehir dediğin çölde kaybolur.
toprağını gizler nehir dediğin.
hiçliği tarif eden hiçliği anlar.
yokluğa bürünmek o ilk anda.
bir nehir tanıyorum
kayboluyor
bir çölün şehvetli karnında.
bir ayan olma hali belki,
ona en yakın göl
kayıklarını tutarak içinde,
balçığını yutuyor.
ama biliyor ki,
bir göl yutunca suyunu
ortada kalır
bir göl yutunca balıklarını
kararır.
tüm göllerini göremeden yeryüzünün
öleceğiz.
ne acı.
gündoğumuyla gelen huzura da
günbatımının sancısına da
yabancısın.
de ki;
sabahın efendisi sen değilsin
kimse değil.
yol gidenin
gün dönenindir
şiir hayatın
ve görenin.
allahın selamı
müslümanların ülkesinde
ölülerin üzerine olsun diyerek
kanatır günü.
insanın çocukluğu annenin ölümüyle başlar
bitmez çocukluğu annesi ölenin.
de ki;
sabahın efendisi sen değilsin
kimse değil.
kanamış bir solukla bakmaktan
yoruldum.
kimsesi yok kimsenin
Bu şiirin ardından incelememi şu şekilde noktalarsam yerinde olur:Yaşadıkları yaşadıklarım;hissettiği ruhi bunalım,hissettiğim ve beni sürekli eksilten öfkeli ruh devinimim;mısraları,dünyanın gizini ve anlamını çözmeye uğraşan meczubun yakarışları gibi.O meczubu sevdim ben çünkü kendimi yok ettiğimden beri biraz da o meczup benim.