Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

146 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
dünyaca ünlü büyük türk düşünürü aytunç altındal'ın 2010'da yazdığı kitabı. tecrübeyle sabittir ki, kitap özeti yapacaksanız hemen okuduktan sonra yapmak gerekiyormuş. az önce vatikan ve tapınak şövalyeleri'nin özetini yayınladım ama şimdi bu kitapta neler vardı diye hatırlamak için biraz göz gezdirmem gerekiyor. o yüzden fazla detaya girmeyeceğim. hatta her ikisini art arda okuduğum için konu karışıklığı bile yaşamış olabilirim ya neyse. kitapta önce spinoza, newton gibi adamların aslında bilinenin dışında okültizm, büyücülük, simyacılık gibi şeylerle daha çok uğraştıkları anlatılıyor. öyle ki batının gurur kaynaklarından olan newton abimiz dünyevi bilimlerden çok günümüz batısının sevmediği okültizm gibi konularla daha fazla uğraşmış. adamın kütüphanesinin yüzde yetmişi bu tür eserlerden oluşuyormuş. günümüzde ise sözde bilime tapan batılı mankafalara bunu dediğinde işlerine gelmediği için "onlar newton'un eğlence amaçlı yazdığı şeylerdir." diyorlar. 1886'da bazı kişiler cambridge üniversitesine newton'un bu konulardaki el yazmalarını teslim etmek istediklerinde bu şekilde reddedilmişler. (s.66) batı tarihinde bilim hemen her zaman kilisenin ve ruhban sınıfının tekelinde olduğu için avamın bilimle ilgilenmesi neredeyse yasaklanmıştır. bu sebeple batının bilim ve din tarihi ideolojik yobazlık ve ideolojik tekfircilik üzerine kuruludur. tekfir ettikleri kişileri veya sırf bilimle uğraştığı için cezalandırdıkları nice değerli bilim adamlarını diri diri yakmak ve hatta yavaşça kızartarak yakmak şeklinde barbarca katletmişler. doğrusu işlence ve adam yakmak bu cahil ve yobazların en sevdiği şeylerden biri sanırım. lavoisier simyayı bilimsel kimyaya dönüştüren ilk bilim adamlarından biridir. 1789'daki kitabında ilk kez havanın oksijen ve azot(nitrojen)'den oluştuğunu ileri sürmüş. bundan önce de ibn hayyan, cabir ile rabbi abulafia gibi bilimadamlarını okumuş. aynı yıl fransız ihtilali patlak verince her gün bir yenisi kurulan "fransız ihtilal mahkeleri" insanları koyun sayar gibi giyotine görderiyormuş. nitekim "terör" kelimesi ilk kez o dönem bu mahkelerin yaptığı yargısız infazlar için söylenmeye başlamış. üç yıl sonra bu mahkelerden birinin başına coffinhal diye nalet biri geçince sırf soylu vs. diye 45 yaşındaki lavoisier abimizi rejim aleyhtarı gerekçesiyle mahkemeye çıkarmış. sanık kendisini çok iyi savununca bu yobaz hakim pes etmiş fakat "cumhuriyetin alimlere de kimyacılara da ihtiyacı yoktur. onun için sizi idama mahkum ettim." diye karar verip idam ettirmiş. bundan bir yıl sonra ise bu herifin yerine kendinden daha yobaz bir başkası geçince benzer bahanelerle kendisini de yalvar yakar giyotine göndermişler. (s.116) peki türk casusu ve mektupları nedir? o dönemde osmanlı'nın dünyada hakimiyeti büyüktü ve hemen her yere kolu uzanıyordu. bazı yerlerde de türklere çalışan casuslar vardı ve bunlara "türk casusu" deniyordu. birçoğu ülkede söz sahibi kişiler olabiliyordu. mektuplar ise 17. yüzyılda fransa'da yaşamış bir italyan olan giovanni p. marana'nın, paris'i ziyaret eden bir türk karakterinde arkadaşlarına yazdığı kurgu mektuplardan ibaret olduğu söyleniyor. mahlas olarak "türk casusu" kullanmasının sebebi ise kilisenin gazabından korunmak. bu kilise o insanlara o kadar çok çektirmiş ki, sözde bir türk casusu imiş gibi birtakım olayları ifşa etmek istemişler. batı tarihini her okuyuşumuzda gördüğümüz gibi kilise ve ruhban sınıfı barbarlığı bu insanların dedelerine çok çektirmiş. Allah hıristiyan alemi başta olmak üzere tüm insanlığı bu yobaz, düzenbaz ve gaddar ruhban sınıfından korusun. amin!
Bir Türk Casusunun Mektupları
Bir Türk Casusunun MektuplarıAytunç Altındal · Alfa Yayıncılık · 2014160 okunma
·
207 görüntüleme
ONUR okurunun profil resmi
Rahmetlinin tüm kitaplari mükemmel
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.