Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

332 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Bilmediğimiz kocaman bir %96'lık kısım...
Bugüne kadar bildiğimiz her şey, keşfedilen ne varsa evrenin sadece %4'ünü oluşturuyor. Bilim insanları bilinemeyen %23 oranındaki gizemli şeye karanlık, %73 oranındaki daha da gizemli şeye karanlık enerji diyorlar. Klasik olarak tabir edilen "Biz okyanusta bir su damlası, sahildeki bir kum tanesiyiz" kavramları kitap boyunca hissediliyor. Bu uğurda bilim insanlarının karanlığı, yani bilinemeyeni ve büyük oranda da bilinemeyecek olanı keşfetme maceralarını anlatıyor. 2010 yılı başlarında WMAP' nin evrenimizi tanımlayan sayılara ilişkin çalışmaları sonuçları: - Evren 13,75 milyar yaşında, - Evren düz ve * %72,8 oranında karanlık enerjiden, * %22,7 oranında karanlık maddeden, * %4,56 oranında baryonik maddeden (bizi oluşturan madde) oluşuyordu. Bu veriler cehaletimizin derinliğini ortaya koyuyor. Merak, bilinmeyene olan ilgi, gizemli olanı keşfetme arzusu sürekli yeni araştırmaları da beraberinde getiriyor. Evrenin o büyük okyanusunda hala neler var, nasıl oluşuyor söyleyemiyoruz. Bilim insanları her gün daha da ötesini görebilmenin nasıl mümkün olacağını araştırıyor. Gökbilimciler bir anda parlayıp soluklaşan bir yıldız tanımladıklarında buna yeni yıldız anlamına gelen nova adını vermişler. Patlayan yıldızlara ait bir sınıflandırma yapmışlar, süpernova ismi böylece ortaya çıkmış. 90'lı yıllarda iki süpernova ekibi çalışmalarının çoğunu, Hawaii'de Kea Dağı'nda 4000-5500 metre yükseklikte sersemlemiş halde teleskopların kontrol odasında yaparken, 90'lı yılların sonlarında ise aynı teleskopları kullanan gökbilimciler artık deniz seviyesindeki bir kontrol odasında çalışmışlar. 2007 yılına gelindiğinde ise Hawaii'de Kea Dağı'ndaki 223 santimetrelik teleskobuyla evdeki bilgisayarla gözlem yapabilmeye başlamışlar. Teknoloji ilerledikçe daha iyi şartlarda çalışıp ve daha derinlemesine bilgilere ulaşılırken bugün hala evrenin büyük kısmı aydınlatılamıyor. Tam anlamıyla bilinemeyecek olan bir "karanlık" mevcut. Süpernovaları keşfetmek öncesinde ne kadar zorsa zaman içinde yerlerini tespit edilebilmeleri kolaylaştı. Sonraları ise en yüksek kırmızıya kayma oranlarına sahip en fazla sayıda süpernovayı nasıl elde edebileceklerini sormaya başladılar. Kırmızıya kayma oranıyla, bizden uzaklaşan süpernovaların ışığının dalga boylarındaki artışlar da ölçülebiliyor. Süpernovaların uzaklıklarının kırmızıya kaymaları ile karşılaştırılması sonucunda, evrenin tarihi boyunca genişleme hızının nasıl değiştiği ortaya çıkarılabilir. Yazarın dili sade, teknik olan konuları anlaşılır bir şekilde aktarmış. Kolaylıkla teknik kavramları anlıyorsunuz, bilim insanlarının maceralarını bazen hayatlarındaki özel bir kesitten de bahsederek harmanlayarak anlatmış. Geçen yüzyıldaki bilgimiz bir ada evrenden yüzlerce milyar gökadaya, uzayda sonsuza kadar kendini tekrar eden hareketlerden yapısal evrime doğru gelişti. Şimdi elde bir karanlık var, karanlık madde ve karanlık enerji en büyük çözümlenmesi gereken bir gizem. Ve bugüne baktığımızda geçtiğimiz nisan ayında gerçekleşen bir gelişme olduğu için kitapta yer almayan, Dünya'nın farklı kıtalarında bulunan 8 farklı teleskobun görüntülerinin birleştirilmesi sonucu M87 galaksisinin merkezindeki süper kütleli karadeliğin fotoğrafı. Kim bilir belki de bu yüzdelik dilimden biraz daha aydınlanma yaşamanın adımı olabilir. Evrenin karanlık yüzünü ortaya çıkarmak için keşifler birbirini izledi. Kopernik'in güneş merkezli sistem kuramından Galileo'nun Jüpiter ve Venüs gözlemlerine, Newton'un evrensel kütleçekim formülünden ay, gezegen ve yıldızların keşfedildiği döneme ve bu da Einstein'ın genel görelilik kuramına esin oldu. Bu da Büyük Patlama, Tip Ia süpernova gözlemlerine yol açtı ve sonunda karanlık enerjiye çıktı kapılar. Belki de parçaları birleştirmemiz için bir Einstein daha olması gerekiyor diye bahsediyor yazar. Newton'un bir sözüyle bitirmek istiyorum: "Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum, ama ben kendimi deniz kıyısında oynayan, büyük hakikat okyanusu keşfedilmemiş önümde uzanırken şurada daha düzgün bir çakıl, burada daha güzel bir kabuk bulduğu için eğlenen bir çocuğa benzetiyorum yalnızca. (Hakikat okyanusu : Evrenin anlamadığımız %96'lık kısmı)
Evrenin Yüzde Dördü
Evrenin Yüzde DördüRichard Panek · Tübitak Yayınları · 201631 okunma
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.