Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

392 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ver Lefter'e, Yaz Deftere!
Ben kendimi bildim bileli Fenerbahçe taraftarıyım. Doğduğum sene, Todor Veselinovic’in çalıştırdığı 88-89 sezonunun olduğu sene. Hani o kalede Schumacher’in olduğu, savunmasında Müjdat’ın oynadığı, orta saha ve hücumunun temelini Oğuz, Rıdvan, Aykut’un oluşturduğu, 103 gollük sezonun oynandığı sene. İlk formama 95 yılında kavuştum. 11 numaraydı. 11 numarayı Aykut Kocaman giyerdi. Çok büyük hayranıydım O’nun. Futbol oynarken O’nun gibi goller atmaya çalışırdım. Atamazdım. Nitekim daha sonra futbol oynarken hep defansta ve genelde bekte oynadım. Gol atamazdım belki ama fena sayılmayacak kadar çalım atardım. Hızlıydım ve çok koşardım. Bu anlattığım dönemleri yaşarken, bir yandan da taraftarı olduğum kulübün oyuncularını ve tarihini araştırmaya başladım. Zeki Rıza ve Hasan Kamil Sporellerle başlayan tarihte, Büyük ve Küçük Fikretler (Fikret Arıcan, Fikret Kırcan), “Uçan Kaleci” Cihat Arman, Halit Deringör, “Mehmetçik” Basri Dirimlili, “Sinyor” Can Bartu (Kişisel olarak hayranlık beslediğim bir başka büyük Fenerbahçeli), Ogün Altıparmak, Cemil Turan, Selçuk Yula, Müjdat Yetkiner gibi isimleri öğrendim. “Şeytan” Rıdvan Dilmen, Toni Schumacher, “İmparator” Oğuz Çetin, “Kral” Aykut Kocaman, Engin İpekoğlu, Rüştü Reçber, Jes Hogh, Uche Okechukwu (Ki Fenerbahçe için düşünürsek, Hogh-Uche ikilisi benim gözümde gelmiş geçmiş en iyi stoper ikililerindendir.), Alex de Souza gibi efsanelerin bir kısmını izleyerek, bir kısmını da dinleyerek ve okuyarak öğrendim. Fakat hiçbiri, beni “Ordinaryüs” Lefter kadar etkileyemedi. Eski kaynaklardan Lefter’in Fenerbahçe ve Milli Takım forması ile yaptıklarını okur, sanki rakiplere golleri ben atıyormuşum gibi heyecanlanırdım. Lefter, hem golcüydü, hem hızlıydı, hem çalım atardı, hem de dur durak bilmeden koşardı. Girişte de dedim ya, ben Aykut Kocaman gibi goller atmaya çalışırdım, atamazdım. Lefter’i öğrendikten sonra, O’nun gibi de atamayacağımı anlamıştım. Ama ben de O’nun gibi hızlıydım ve çok koşardım. Fena da çalım atmazdım hani. Sevinirdim içten içe, Lefter gibi bir efsane ile ortak yanım var diye. Bazen Lefter ile olan ortak yönlerimi babama anlatırdım, gülerdi. Benim yaşlarımdayken iyi kötü dinleme fırsatı olmuş, O’nun kariyerindeki son yıllarına dahi olsa yetişmiş. Hayal meyal hatırladıklarını, dedem Galatasaraylıyken Lefter sayesinde nasıl Fenerbahçeli olduğunu anlatırdı. Hani o meşhur slogan var ya “Babamdan Miras Bu Sevda”, benimki de o misal oldu işte. İncelemeye giriş anılara dalınca biraz uzun oldu, kusura bakmayın. Lefter’i belki de en güzel anlatan isim İtalyan Milli Takımı tek seçicisi Vittorio Pozzo olmuş: “Bu Lefter denilen küçük yapılı büyük futbolcu meşin topu öylesine ustalıkla kullanıyor ki, eğer futbol topunu avucuma sığdırmam mümkün olsaydı, Lefter’in avucumun içinde bile kıvrak çalımlar atacağına bahse girerdim.” 22 Aralık 1925 doğumlu Lefter, doğum adıyla Eleftherios, Küçükandonyadis; Babası Arnavut, annesi Rum, O ise milli formasını ve ülkesini her şeyden çok sevecek kadar Türk. 1947 yılında girdiği Fenerbahçe Kulübü’nden iki yıllık Fiorentina ve Nice maceraları dışında hiç kopmayan, büyük futbolcu, Ordinaryüs. Bir zamanların “Ver Lefter’e, yaz deftere!” sloganı ile yüzlerce gol atan, Fenerbahçe forması ile 8 kupa kaldıran, 50. Milli maçı ile Altın Şeref Madalyası ile onurlandırılan, adına jübile düzenlenen ilk futbolcu. 6-7 Eylül Olayları’nda Büyükada’daki evini basan saldırganları tanıdığı halde ihbar etmeyen, şikâyetçi olmayan, o olayları azmettirenlerden de, yapanlardan da daha fazla Türk olduğuna inandığım büyük insan. Kitap toplam 37 bölümden oluşuyor. Çocukluk yıllarının kısa bir özeti ile başlayan kitap, profesyonelliğe geçişi, Diyarbakır’da 4 sene askerlik yaptığı dönem ve ardından Fenerbahçe’ye gelişi ile devam ediyor. Yaklaşık 200 sayfa Fenerbahçe’de geçirdiği sezonlar ile Avrupa’da geçirdiği iki sezonun tarihini anlatan kitap, milli forma altındaki maçları, golleri ve ezeli rekabetteki performansına kısa bir bakışla sürüyor. Lefter hakkında söylenenler ve İslam Çupi özel bölümü kitapta en çok hoşuma giden bölümler oldu. Bu bölümlerden sonra Lefter’in antrenörlük hayatından ve antrenörlüğü bıraktıktan sonra 17 sene boyunca köşe yazarlığı yapmasından, 1999 yılında çok sevdiği adasına çekilmesinden bahsediliyor. Kitap, 2000’li yıllarda yapılan röportaj, Efsane Özel Ödülü ve Yoğurtçu Parkı’nın karşısında açılan heykelinin anlatıldığı bölüm ile Tuncay ve Alex’in adada Lefter’i ziyareti ve vefatı ile kitap son buluyor. Benim, Fenerbahçe Marşı’nın en sevdiğim kısmı, “Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler…” kısmıdır. Kitabı okurken bu dizelerin ne kadar doğru yazıldığını tekrar anladım. Oynadığı futbolla, karakteri ile Fenerbahçeli olan olmayan herkesin büyük sevgisini ve saygısını kazanan “Ordinaryüs” Lefter, gittiğin yerde seninle olduğuna inandığım “Baba” Hakkı’ya, Vedat Okyar’a, “Taçsız Kral” Metin Oktay’a, “Baba” Gündüz’e, “Sinyor” Can Bartu’ya ve daha nicelerine selam söyle.
Lefter
LefterHaluk Hergün · NTV Yayınları · 201257 okunma
··
57 görüntüleme
Yunus Emre Akbaba okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş tebrik ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.