Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

467 syf.
·
Puan vermedi
-mış
Sitede hemen hiç okunmamış gözüken bir kitap. Üzücü. Yanlış bilmiyorsam Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenler için hazırladığı okunması gereken kitaplar listesinde de yer alıyor. Soralım. Eyy öğretmenler neredesiniz! Biz öğrencilere şu güzellikleri anlatmanız gerekmez mi! Okumazsanız bilemez, bilmezseniz anlatamaz, anlatmazsanız da işte böyle kuru kuru gider gelir biz öğrenciler. Gerçi sizler de... Neyse. Çok değil bundan bir asır kadar önce çocuklar mahalle okuluna şaşaalı bir şekilde gönderilirmiş. Sanki bir düğün varmış gibi hazırlıklar haftalar hatta aylar öncesinden başlarmış. Kız yahut erkek daha 4 yaşındayken yollanırmış mektebe. 4yaş 4aylıkken yollamaya özen gösterilirmiş çocuklar. Akrabalar, komşular, hocalar ve diğer çocuklar okula başlayacak çocuğun kapısı önünde birikirmiş. Anne ağlamaklı, babanın gözleri dolu; 4 yaşındaki çocuksa ne olduğunu bilmeden söyleneni yapar vaziyette olurmuş. Bu çocuk, bir perşembe günü kapının önüne gelen bir midilliye bindirilirmiş; kız ise bir arabaya. İlahiler eşliğinde mahalle turlanırmış. Arkadan gelen diğer çocuk öğrenciler önden giden ilahicibaşı tarafından edilen dualara "amiiin" diye bağırırlarmış. Bu sebeptendir ki halk bu merasime "amin alayı" dermiş. Çocuğun rahlesini ve minderini önden giden kalfa, başı üzerinde taşırmış. Çocuksa gayet süslü, bayramlıklarını hatta yeni alınan elbiselerini giymiş vaziyette -Ahmed Rasim'in dediği gibi sanki bir şehzadeymişçesine- olurmuş. Kızınsa saçları dahi allanıp pullanır, renkli tokalar takılırmış. Çocukların cüzleri-elifbaları desen hat ve tezhip sanatlarıyla süslü, varaklı olurmuş. Bu şöleni gören diğer çocuklar da tabiatıyla heves edermiş okumaya, aileleriyse bir önce çocuklarının büyümesini. Çocuk mektebe girdiği vakit hocaefendinin karşısına otururur ve boynunda asılı duran cüz'ünü çıkarıp rahle üzerine koyarmış. Hocaefendi elinde değnek, çocuğun elindeyse süslerle işlenmiş hilâl adı verilen küçük bir çubuk olurmuş ki bu bir nevi hocaefendinin gösterdiği harfleri takip etme amaçlı kullanılırmış. Besmele-i şerif çektikten sonra ilk ders olarak elif'ten ye'ye kadar bir iki defa okunurmuş. Hocaefendi harfleri söyler, çocuk tekrar edermiş. Bazen sadece elif harfini okumakla da iktifa edilirmiş. Rabbi yessir velâ tuassir duası da okunduktan sonra çocuk ilk dersini almış vaziyette eve yollanırmış. Tabii bu sırada diğer çocuklara türlü şekerlemeler ve kuruşlar dağıtılırmış. Burada çok ama çok kısa kestiğim şu güzel merasimi -mış diye anlatmak insanın hayıflanmasına sebep olmuyor değil. Çocukların ve ailelerinin mekteb hazırlığı esnasındaki heyecanları, mektep sırasında yaşananlar, dualar, hatim törenleri, falaka korkuları, haylazlıklar ve daha neler neler... Bunlar içinde ilgimi ayrıca celb eden bir olay var. Şöyle ki, İnşirah suresine çıkan sabi son ayette "ferğab" deyince diğer çocuklarca başındaki fesi alınıyor ve yerine cüz kesesi geçiriliyor. Kalfayla beraber ailesine bu halde götürülen çocuğu gören aile "evladımız ferğab'a çıkmış" diyerek seviniyor ve hatta sevinç gözyaşı döküyor. Kalfa ve hocaefendi de aile tarafından taltif ediliyor. Harika bir güzellik. Halid Ziya Uşaklıgil'in okul korkusunu, Halide Edip Adıvar'ın kitap okuma maceralarını, Ömer Seyfettin'in haşarılığını görmekse işin ekstra güzel tarafı. Velhasıl, bize uzak olmamasına rağmen yabancı kaldığımız bu günleri görmek için nazik ve nezih bir kitap.
Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri
Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleriİsmail Kara · Dergah Yayınları · 201619 okunma
··
325 görüntüleme
Vildan okurunun profil resmi
İncelemenize,kaleminize sağlık. Herhangi bir yaş değil 4 yıl 4 ay 4 gün. Çocukların zihinlerinin en açık olduğu 3 yaştan sonra öğretilebilen her şeyi 20 yaşındaki bir bireye göre daha rahat hıfz ettiği bilinmekteymiş. Ağaç yaşken eğilir düsturu o zamanda mevcut. Unutulanları anımsattığınız için Allah razı olsun.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.