Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Organik Bozukluk: 21. Yüzyılda Tembellik Hakkı |3+/5| Klostrofobik ofis ortamları, anlayışsız patronlar, sinir bozucu iş arkadaşları; bunlar karşılığında size verilen bir gıdım para ve ödemediğiniz her geçen gün size gıdım gıdım yaklaşan faturalar barajı. Artan faturaların karşısında gıdım gıdım azalan buzdolabındaki yemekler ve yemekler azaldıkça artan, kitaplıktaki okunmayan kitaplar. Hepsi birbirine bağlı değil ama hepsinin ortak bir noktası var. Hepsi, beyaz yakalı insanların boğazlarını gömleklerini sıkan sıkıntılardan yalnızca birkaçı. Bir üstadın dediğine göre, “Çalışmak güzel bir şey olsaydı üstüne para verilmezdi.” Güzel bir cümle ama bu kitap, olayı başka bir açıdan ele alıyor. Paul Lafargue’nin kitabıyla açılış yapan Organik Bozukluk, bize 21. Yüzyılda nasıl tembel bir insan olacağımızı, hangi adımlardan geçeceğimiz adım adım anlatıyor. Yoksa gıdım gıdım mı demeliyim. Kitabı okumadan önce, tembellik haklarını ele alan inceleme kitabı tarzı bir şey bekliyordum. Halbuki daha ‘çerezlik’ ve eğlencelik bir kitapmış. Şunu netleştireyim; kitabın tembellik hakkı dediği şey, tam olarak yan gelip yatmak değil. Tembellik kelimesi bizde bunu çağrıştırsa da, yazarın derdi aslında bizim yirmi dört saatimizin her bir dakikasını talep eden çalışma düzenleri üzerine. Kendisi gazetecilik alanından olaya yaklaşmış ve yeni çıkan teknolojilerle birlikte haber girmenin kolaylaşması üzerine gazetecilerin yirmi dört saatlerinin tamamını işlerine yatırmaları üzerinden olayı bize anlatmış. Kitap, edebi bir ürün olmasa da size bir öykü anlatıyor gibi aslında. İşinizden çok sıkıldığınızı ve kendinize biraz zaman ayırmak için işten çıktığınızı var sayıyor ve evde geçireceğiniz ilk işsiz günden itibaren yaşayacağınızı düşündüğü her şeyi açıklıyor. Bunu, esprili ve samimi bir dille yapıyor. Sanki bir kafede karşılıklı oturuyorsunuz da, “Ya ben işimden ayrılsam mı?” diyerekten yazara sormuşsunuz da yazar size “Bak, işinden ayrıldığında başına şunlar gelecek,” kıvamında anlatmış. Tembellik kelimesinin çağrışımına geri dönersek, yazar yan gelip yatmaktan bahsetmiyor. Hımbıllıkla tembellik arasındaki ince çizgiyi bize güzel bir biçimde açıklıyor. Kitabın tembel olarak nitelediği kimseler; kendi ruhlarını patronlara satmamış ama yine de geçinmeyi başarabilen kimseler olarak açıklanabilir. Günümüz iş şartlarına yaptığı iğnelemeler de oldukça tatlı. Yazarın da geçmişinde böyle bir dönemden geçtiğini ve bize yaşadıklarını anlattığı anlamak çok da zor değil. Tecrübeli bir tembelin elinden çıktığı belli olan bir kitap çünkü Organik Bozukluk. Eğer tatildeyseniz ya da işinizden ayrılmışsanız, okuyabileceğiniz kitaplardan biri. Can Yayınları’nın Kırkmerak serisinin okunmaya değer kitaplarından. Hem ‘çerezlik’ bir öykü, hem bir işsizlik kılavuzu hem de modern iş hayatlarına karşı bir eleştiri olmayı başaran, yüz sayfalık, tek oturuşta rahatça bitirilebilecek bir kitap. Eğer okur tıkanıklığı (Reading Slump) yaşıyorsanız, bu kitap onu aşmanıza da yardımcı olabilir bence. Ne ağır betimlemeleri var ne de sıkıcı cümleleri. Sadece, kitabın bir kısmında sanki herkes Game of Thrones izlemiş gibi düşünmüş yazar. Spoiler vermiyor da, anlattıklarını somutlaştırmak için diziden örnekler veriyor. Tembellik herkesin hakkı. Bir dönem izin yapabilme, işten uzaklaşıp dinlenebilme her çalışanın hakkı. Bir takım yeni yöntemlerle, çeşitli laf oyunlarıyla çalışanların ruhunu almaya çalışan bu yeni iş modellerine karşı neler yapabiliriz hiçbir fikrim yok. Yapay zeka ile belki bunun önüne geçilebilir diye düşünsek de, bence patronlar on metre değil on beş metrelik, on beş metre değil yirmi metre derinliğinde para havuzlarında yüzmek istedikçe ve bu istekleri bitmedikçe bizim ruhumuzu sömürmeye devam edecekler. Paul Lafargue’nin “Tembellik Hakı” isimli kitabından bir alıntı ile yorumlamayı bitirmek istedim. Aynı alıntı, Organik Bozukluk kitabında da var ama kitabı almak istemeyenlerin de görmesi gereken bir alıntı olduğunu düşünüyorum. “Kapitalist uygarlığın egemen olduğu ulusların işçi sınıflarını garip bir çılgınlık sarıl sarmalamıştır. Bu çılgınlılık, iki yüzyıldan beri, acılı insanlığı inim inim inleten bireyse ve toplumsal yoksunluklara yol açmaktadır. Bu çılgınlık, çalışma aşkı; bireyin, onunla birlikte çoluk çocuğunun yaşam gücünü tüketecek denli aşırıya kaçan çalışma tutkusudur.” Bir asgari maaş için hayatımızı sunmaktan mutluluk duymayacağımız güzel günler dileğiyle. Kendinize iyi bakın.
Organik Bozukluk
Organik BozuklukŞenay Aydemir · Can Yayınları · 2016111 okunma
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.