Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

168 syf.
7/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Adorno'yu kültür endüstrisi, Frankfurt okulu gibi kavramlar aracılığıyla duydum. Geçtiğimiz yüzyılın en etkili filozoflarından biridir. Walter Benjamin ise şimdilik okuma listemde bulunuyor, nereden başlayacağımı bilmiyordum o yüzden Adorno'nun (sıkı dostu olan) W.B. hakkında yazdığı bu kitabı edindim... Eğer 20. yüzyıl felsefesine ilgi duyuyorsanız bu monografiyi kaçırmamalısınız. Ben sıkı bir caz hayranıyım. Miles Davis'ler ve Thelonious Monk'larla büyüdüm. Adorno, kendisi aynı zamanda bir müzik eleştirmeni olduğu için dönemin 'popüler' akımı caz üzerine söylediği küçümseyici sözleri anlamakta güçlük çekmişimdir. Jean-Paul Sartre, Miles Davis'in “Bitches Brew” albümü için 20. yüzyılı en iyi anlatan sanat eseri olduğunu söylüyor. Filozofların birçok alanda tezat görüşlerinin olması beni düşündürmüyor değil. Adorno denilince akla ilk "kültür endüstrisi" gelir. Bu kavramı duyduğumda "popüler kültür, yabancılaşma, tüketim toplumu, kitle kültürü, yalnızlık" gibi konular kafamda canlanıyor. Simülasyon teorisiyle Matrix filmine ilham kaynağı olan Jean Baudrillard da bu konular üzerine epey kafa yormuş bir filozoftur, Adorno'ya nazaran anlaşılması daha kolay bir dili vardır, eğer bu konulara ilginiz varsa mutlaka okumalısınız. Adorno'ya göre kültür bir "endüstri", insanlar ise kültürün öznesi değil nesnesidir. 1947 yılında “Aydınlanmanın Diyalektiği” adlı kitapta Adorno ve dostu Max Horkheimer kültür endüstrisinin insanları Hollywood filmleriyle, televizyondaki soap operalarla, radyodaki yayınlarla aptallaştırdığını savunmuştur. Kültür endüstrisi gerçekte "kötü" bir yer olan dünyayı(Adorno'nun ve Frankfurt okulunun temelinde dünyanın "kötü" olduğu düşüncesi yatar) toz pembe gösterir. Kültür endüstrisinin sahte 'hazlar'ı insanların gerçek hayattaki durumlarını düşünmelerini, onları değiştirmek için adım atması önünde bir engeldir. Adorno'ya göre dünya kötülüğün hakim olduğu bir yerdir ve “sanat” bu gerçeği anlatmak zorundadır. Şimdiye kadar kitaplarını tavsiye ettiğim hemen herkes Adorno'yu yarıda bıraktığını söyledi. Dili Hegel'de olduğu gibi ağırdır ve anlaşılması biraz güçtür. Bu durum Adorno'nun kitaplarını okumamda bir engel oluşturmadı. “Negatif Diyalektik” ve “Minima Moralia” gibi kült eserleriyle kıyasladığımızda Adorno'nun en kısa sürede okuduğum kitabı oldu. Gelelim Walter Benjamin'e... Bu kitabı okuyana kadar kendisi hakkında(erken yaşta intihar ettiği) dışında bir fikrim yoktu, kendisi 20. yüzyılın 'en önemli' kültür eleştirmenlerinden biri olarak kabul görüyor. Sinemada Andre Bazin neyse bu kulvarda da Benjamin öyle denebilir. Kitaptan kendisi hakkında öğrendiğim bazı bilgiler var, onları alıntılayacağım: - Çok büyük bir mektup yazarı olduğu, - Felsefe onun için büyük ölçüde yorum ve eleştiriden oluşmakta, - “Benjamin, kusursuz aşırı zarif ve kibar bir insandı: bu mektuplarıyla da belgelenmiştir. Bu açıdan ünlü tiyatro yazarı Bertolt Brecht'e benzer.” (ikisi de sıkı dostturlar) - “Mitin uzlaşması” felsefesinin ana konusudur, -”Benjamin'in felsefesinde ortaya çıkacak şeyi bilerek arayan ister istemez hayal kırıklığına uğrar Benjamin'in felsefesi sadece felsefesini enine boyuna düşünerek onun neleri kapsadığını kendi başına keşfeden kişiyi tatmin eder.” - Benjamin “iletişimsiz olanın iletişimini” kurmayı düşünüyordu, -Adorno'nun deyişiyle: “Benjamin kendisini tanıdığım dönemde 'ün' olarak nitelenen şeye sahip değildi” Sonuç: Bu kitap gençlik yıllarında Walter Benjamin'den oldukça etkilenen Adorno tarafından kaleme alınmıştır. Adorno, onu tanımlarken bir masal kahramanı gibi ifadeler kullanıyor. Dahilerin yaşam öykülerini okumayı severim. Kitapta sıklıkla 'pasajlar' adlı eserinin bir başyapıt olduğu vurgulanıyor. En kısa sürede Benjamin'nin bu kitabını okumayı düşünüyorum.
Walter Benjamin Üzerine
Walter Benjamin ÜzerineTheodor W. Adorno · Yapı Kredi Yayınları · 201737 okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.