"..VE ÇÖZDÜM SAÇLARIMI BİRDEN.."Oysa her yerde karıncalar, karıncalar!!
Hissiz, sessiz bir kuşatmanın arefesinde, beynimden gözlerime, saç tellerimden parmak uçlarıma, sesimden düşünceme, okuduğum kitapların sayfalarına yayılan, kuşatan, direten, darbeye kalkışan karıncalar, karıncalar..
Ama bilmiyorlar ki özgürüm..
"..ve çözdüm saçlarımı birden.."
Tuhaf kadın Leyla Erbil 'den, novella mı, kült roman mı tartışılır, ama tuhaf bir hikaye.
Dünyanın derisini yüzüp bir insanın sırtına giydirme hikâyesi.
Yaralı, hasta, umutsuz, kırılgan, korkak, acılı bir hikaye. Gerçekle kurmacanın ilişkisini araştırırken ikisinin de göbek bağında birer damla kan..
Bütün anlatımları eleştirip hepsine tepeden bakan,
Gülünçleme yaratmaya çalışırken, korumaya çalıştığı biçimde, bambaşka bir içerik oluşturan,
Sustum dedikçe konuşarak, gittim dedikçe kalarak, bir şeyin tersini söyledikçe o şeye yakınlaşan,
Zamansal, mantıksal, dümdüz olması şart değil, içten içe yükselen bir sesle, bilincin merkezini konuşturan,
Dünyanın derisinin renginde bir hikaye.
Ben bu kitabı defalarca okurum. Sıkılmadan ve her seferinde başka bir ayrıntıyı keşfederek. Birbiri ardınca devirdiği, kısa, eksiltili cümlelerinin, serin ama simsiyah gölgesinde dinlenirim.
Bir insanın özge varlığında, koca bir toplumun hikâyesini, kapitalizmi, 12 Eylül 'ü, devrimi, devrimciyi, Madımak yangınını, bizi kendimize yabancılaştıranları, umudumuzu kıranları, onsuz olamam sandıklarımızı, düşmemizi, dağılmamızı, parçalanmamızı okurken,
Kendi küllerimizden yükselen sanrılarımızla, yeniden doğuşumuzun sancıları arasında, kekremsi bir hikaye.
Geneli,tek bir kişinin üzerine bina edilmiş olsa da, siyasal ve sosyal birçok pencere açılıyor önümüzde.
Ve ana karakter Zenime.
Okumuş Zenime.
Aydın Zenime.
Yazar Zenime.
Bir kadının bakışında, yorumlamasında,iç dünyasında, kaleminde, harflerinde, başkaldırısında ses olan Zenime.
Okudukça tarifsiz bir rüyaya daldığım müthiş satırların arasında, çook derinden etkileyen o kadar fazla cümle var ki..Mesela şöyle ;
"Ah, işte o gür saçların ki, vaktiyle her bir teline bir aşığının kendini astığı ,göz altı kırışıklıklarını silip atasıya, öylesine çektin, gerdin, boğdun ki ensende, - yedi TİP 'li genci telle boğan müreffeh katilleri gibi Türkiye 'nin - gözlerin bir anda bir samuray kılıcı keskinliğinde incelerek, edindi yepyeni görme boyutları.."
........
Oysa en adil yargıç içimizdedir.
Bize dayatılan bir şeyleri kabul etmenin utancını alınlarımızdan sökebilmek için, kendimizi ne kadar savunmak zorunda kalırız kim bilir. İnanmadan..
İşte bunun için köksüz, bağsız, soysuz Zenime.
Hiç Zenime..
Zaman, evrenin ortasından geçip giderken her yanımızda derin lekeler bırakıyor. Belki de o yüzdendir, tıpkı Zenime gibi, aynalarda yavaş yavaş yok oluşumuz.
Ve..Cüce..
Içimizde, ruhumuzda, yenemediğimiz şeytanımız, en karanlık yanımız.
Yükselip yükselip daha yükseğinin olmadığını keşfettiğimiz an, her şeyi çözüp, her şeyi anladığımızda, aynalardan silinip gerçekte vücut bularak başkaldırdığımızda, aslında içimizdeki cücenin, nasıl uzun boylu biri olduğunu anlamak gibi..
"...ve çözdüm saçlarımı birden.."
Keyifli okumalar..:)