Kapalı kaç kapının ardında adı Havva olmayıp, Havva kaderi yaşayan kız vardır. İstenmeyen, horlanan, iğrelti bakışlara maruz kalan…
Vüsat O. Bener Türk edebiyatının sahip olduğu temel taşlarındandır. Denemeci kimliği ile tanınsa da denemelerine kattığı hikaye yönü etkileyiciliğini arttırmıştır. Günlük yaşamda karşılaştığımız sıradan olayları aktarır. Dili yer yer sapak yollara sapar, algıyı diri tutmayı hedefler. Tek düze bir okuma ile okunacak deenemelerden değildir, çoğu denemesi. Sezdirmeden kazandırdıklarıdır okuyucuya kattıkları. Bilinmişliklerin tekrarı değil, farklı açıların pencereleridir.
En çok ilgi çeken deneme şüphesiz kitaba adını veren denemedir, Havva. Havva kitapla yolu kesişen herkesin en çok etkilendiği kısımdır. Diyarbakır’da bir Edebiyat öğretmeni akşamüstü tesadüfen uğradığı kitapçıdan kitabı alır. Tesadüf diyorum çünkü teorik olarak yazarları tanısakta eserleri hakkında yüzeysel bilgilere sahibiz. Her ne kadar Türk Edebiyatı öğretmenliği sıfatı taşınsa da Türk edebiyatının yazar ve eserleri hakkında gerekli bilgilere sahip değillerdir. Bu eğitim sisteminin bir eksiğidir. Bu kısa sitemden sonra Edebiyat öğretmeninin kısa anısına devam edelim. Bir gecede okuduğu bu denemelerden çok etkilenir. Özellikle Havva’nın hikayesi okumanın etkileri dışında hayatına aks eder.
Ertesi gün sınıfa girdiğinde kafasında Havva adlı öykü dönüp durmaktadır. Bir beslemenin acıklı öyküsüdür Havva. Tebeşiri eline alıp tahtaya konuyu yazacakken, arka sıralardan bir öğrencinin sesi yükselir: "Hocam, hatırlat demiştiniz, bugün mektup yazacaktık!" Peki der öğretmen, mektup yazacaksınız ama dayınıza, teyzenize değil, bu kez bir öykü kahramanına, Havva’ya. Önce çocuklara öyküyü okur, sonra da mektup yazmaları için onlara zaman verir. Birkaç gün sonra elinde birikir mektuplar.
Bazıları Havva’yı hor gören üvey kız kardeşin, birçoğu Havva’nın annesinin, bazıları bizzat Havva’nın, bazıları da en yakın arkadaşının ağzından yazmıştır mektubu. Dahası mektupların arkasına el kalıbını çıkarıp içine mesaj eklerler:"Her ağaç bir kök, her uyku bir rüya, her deniz bir martı bulabilir ama ben senin gibi bir arkadaş asla." Öykü kahramanının ismini tırnaklarına işlerler: H-A-V-V-A.
Mektupların saflığından, Havva’nın 13 yaşındaki bu Diyarbakırlı çocuklarda yarattığı yakınlık duygusundan çok etkilenen öğretmen hepsini bir zarfa koyup Vüs’at O. Bener’e gönderir. O zaman 82 yaşında olan yazar mektupları görünce çok sevinir, hemen bir koli kitap gönderir öğrencilere. "Sağlık koşullarım el verirse ziyaretinize geleceğim" der. Bener’in sağlığı bu ziyarete izin vermez elbette ama iki sene sonra mektuplar orijinal halleriyle kitaplaştırılır. Öğretmen mektupların yazarlarına kitabı hediye ettiğinde önce şaşırırlar, sonra sevinirler, en sonunda da kızarlar: "Hocam, söyleseydiniz, daha güzel cümleler yazardık." Mektuplar şu anda Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’ndeki Bir Usta, Bir Dünya: Vüs’at O. Bener sergisinde orijinal halleriyle sergileniyor.
Vüs’at O. Bener’in Havva’sı
*
Benim saçlarım yumuşak. Havva’nın saçları keçe gibi. Annem ustura ile iki defa kazıttı saçlarını uzasın diye, ama uzamadı, kısa kaldı. Burnu da öyle biçimsiz ki! Yamyassı. Tıpkı okul kitabımızdaki maymunun burnuna benziyor burnu. Hiç sevmiyorum onu. Pis, hırsız.
*
Annem, bugün onu bir temiz dövdü. Tabii döver. Misafir odamızdaki güzelim halımızı kesmiş. Deli mi? Annem: "Kız niye kestin halıyı" dedi. O: "Kuş var halının içinde" dedi "Beyaz kuş. Onu çıkaracaktım."
*
Annem Havva’nın yanına gitti, yatağına diz çöktü. "Kızım Havva iyi misin, evladım?" dedi. "Bak iyileştin artık. Canın bir şey istiyor mu? Ne pişireyim sana?" Havva baştan bir şey demedi. Sonra gözlerini iri iri açtı: "Baklava" dedi. Sonra da öldü.
Diyarbakırlı çocuklardan Havva’ya mektuplar
Sevgili Havva’nın Ailesine,
Bu mektubu niçin yazdığımı belki de anlamışsınızdır. Havva ölmeden önce bir isteği vardı. O isteği baklavaydı.
Baran Seviş
Sevgili Kızım Havva,
Biliyor musun bilmiyorum ama yaşasaydın senin yaşamana en çok sevinen kişi ben olurdum. Yaşasaydın ilk önce seni doyacasına öper, koklardım. Sonra sana önceleri kötü davrandığım için özür dilerdim. Biliyorum affetmezdin ama benimkisi de bir umut.
Zozan Erdoğan
Sevgili Havva,
Bence evde sana hiç kimse önem vermiyordu. Tabii sen de kendi hakkını aramıyordun. Bunun için seni ve aileni suçlu buluyorum. Ve senin fakir olduğunu anladım. Çünkü ölmeden önce tek isteğinin baklava olduğundan dolayı. Seni çok iyi anlıyorum ve kimseye söylememeni tavsiye ediyorum. Seni seviyorum, kendine iyi bak.
Yağmur Güngör
Saygıdeğer Ailem,
Merhaba ben Havva. Size bu mektubu çok hızlı yazıyorum çünkü ömrüm yetmeyebilir. Öleceğim ama üvey kardeşim süslü kağıtlarını aldım diye bana yine kızacak. Ben size biraz da kırıldım. Çünkü siz son günlerimde bile benim özgürlüğümü kısıtlıyorsunuz. Yine de ben öldükten sonra kendinizi suçlamayın. Siz bana öz olmasa da bir aile oldunuz. Gerektiğinde sevip, gerektiğinde dövdünüz.
Merve Karaalp
Sevgili kızım Havva,
O ailede tutsak ve mutsuz olduğunu biliyorum. Halıdaki kuşu kesmen senin bir gün özgür olup uçmanın bir özlemidir. Ölmeden önce son istediğin şey benim yaramı deldi, derdime dert kattı, umutsuzluğuma umutsuzluk ekledi.
Baransel Atiktığ
Çok aşina olduğumuz sosyal ayrıcalıklar tanınan ve tanınmayan çocukların hayatına ve beslenme Havva'nın nezdinde ötekileştirilen çocukları kazandıran bu yazarın kitabına uğrayın derim.
Keyifli okumalar!