Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
Kimi okur "yalnızlık" ve "tek başınalık" durumlarının birbirinden ayrılmasını anlamsız bir yaklaşım olarak görse de, yazarın bu tutumuna katılan kitleye dahil olduğumu söylemek isterim. Kalabalığızdır; ancak sahip olduğumuz yaralar iyileşmiş(!?) , kopan kabuklar bizi saran boşlukta asılı kalmışlardır. dünyaya baktığınız pencereye asılmış kirli bir perde misali. Edilen sohbetlerin, yüzlerdeki mimiklerin, sosyal medyada paylaşılanların,yorumların iç dünyamızda sürekli irdelendiği, her eylemde pislik (teşbihte hata olmaz) aradığımız bir süreçtir içinde boğulduğumuz. Gerçi boğulduğumuzu sanıyor olmamız da çok mümkündür insanın fikirlere saplanabilen doğası düşünüldüğünde. O yara izlerinin ise unutulmuş/bilinçdışına atılmış/taze iyileşmiş olma durumu kişiye hastır. özetle Svendsen yalnızlığı, deneyimlerimiz sonucu deneyimlediğimiz rahatsızlık veren bir durum olarak tanımlamaya çalışmış. Bu tanımdan ayrılan diğer yarıya odaklanınca, "tek başınalığa", durumun rahatsızlık veren bir histen oldukça uzak, alınmış bir karar olduğunu görüyoruz. Pek tabi , alınan tek başınalık kararı, yanımıza üç nesne alıp ıssız adaya taşınmak gibi bir soyutlanış değil. tam tersi, kişinin kendi dinginliğinde hayatı anlama kavuşturabilmek,içselleştirmek için sosyal iletişime zaman zaman, belki de sık sık, verdiği molalar.. yalnızlık girdabının yarattığı etkinin aksine bu molalardan çıkan sonuç, hayatı olumlamak, ve uyum oluyor tabi ki. Svendsen'in bu tanımsal ayrım için kendine tanıklık etsin diye çağırdığı 'bilirkişilere' değinip burada kalabalık yaratmak yersiz diye düşünüyorum. Kitabın ilk yarısının bende yarattığı izlenim ile bu incelemeyi(ki haddime değil) yazdığımı itiraf edeyim. ikinci bir itiraf ise kitabı okuyup, alıntı kaynaklarına göz atarken, zihnimin içinde yazarın söyledikleri ile şahsi deneyimlerim karışmış, bu yüzden söylemek isteneni değil de canımın istediğini anlamış da olabilirim :) Düzeltme/ekleme : Kitabın son bölümünde Svendsen, insanların insanlara ihtiyaç duyduğunu, ve diğer tarafa geçip bakınca ihtiyaç duyulmak istediğini belirtir. Ve yalnızlık hissiyatının bu durumun eksikliğinden doğacağına bağlar sözü. Yazarın tanımlamasından gelen 'yalnızlığın', ihtiyaç durumuna değil kişiler arası etkileşimle ufacık bile olsa fark yaratmak ile bu farkı yaratabildiğini fark edebilmek eyleminin eksikliğine bağlamak gerektiğini düşünüyorum. Ki bu farkındalık, düşünsel olgunluk ile gelen bir beceri : artı değer katmak ve bilincinde olmak. Okumaya karar verenlere, keyifli okumalar diliyorum..
Yalnızlığın Felsefesi
Yalnızlığın FelsefesiLars Svendsen · Redingot Kitap · 2021393 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.