Herzamanki gibi oturdu
Gökkuşağı kadar uzun hasretlerini,
Umutlarını,acılarını sığdıramadığı masasına
Karanlığı pek severdi;
Çünkü yalnızlığın üstünü örten başka dostu yoktu
Zavallı gönlü ona hiç merhamet etmiyordu.
Çocuksu gözlerinde büyümenin, açtığı yara
Acıların bıraktığı izleri taşıyan yüzünde
inciler bırakıyordu.
Ağlamak istedi, söylemek istedikleri vardı
Kimsenin onu anlamayacağını bile bile
Sustu sonra dayanamadı, bağırdı
Kimsenin duymayacağını bile bile
Kalbinde bir kıpırtı,
Şiirlerine sarılmanın hüznü
Yorgun bedeninde dünyayı taşımanın ağırlığı
Yüreğinden sızan yaşanmamışlıklar,
İflah olmazdı artık yüreği
Uğramıyordu o deryaya hasret
Kimseye şikayeti yoktu,
Çocuk seslerinin olmadığı sokaklarda
Aradığı bir misafir vardı,bahar misafiri
Özündeki eksikliğinden kaçıyordu
Kimsesizdi, diplerde bir adam
Ürkek yüreğini, bahar hasretine emanet etti
Ayrılık ateşi şehrinin sokaklarını yakıyor
Kimsesiz kız çocuğunun,tebeşirle çizilmiş
Mavi dünyasını öldürüyordu
Bu dünya bize göre değildi miniğim dedi
Ne sen ne de ben yavrucağım
Biz buraya ait değiliz
Serçe gibi küçük ellerin çok üşümüş
Ver o ince parmaklı ellerini
Kimsesiz yüreğime sarayım
Sessiz çığlıklarıma yoldaş olsun
Yavrusunu kaybetmiş ceylan gibi
Seni buldum güzel çocuk
Hadi miniğim umutlarımızı boyayalım
Tıpkı deniz gözlerin gibi...
(D.B)